3 Mart 2004’te, dergimizin İstiklal Caddesi İmam Adnan Sokak’taki bürosundan çıktığı sırada başından tek kurşunla vurularak katledilen çalışanımız Önder Babat’ı; katledilmesinin 15’inci yılında da aynı kararlılık ve inatla vurulduğu yerde, vurulduğu saatte andık.
Anma eylemimizdeki açılış konuşmasında “Bu sokakta Önder Babat cinayetinden sonra bir tane delil toplanmadı. Kamu davası açılabilecek bir fail bulunamadı. Bir dosya açılamadı. Önder’in öldürüldükten sonra otopsisi engellenmek istendi. O günden bugüne de adalet arayışı çeşitli biçimlerde engellendi. Biz Önder Babat’ın öldürülüşünün 15’inci yılında yine bu sokaktayız. Bu memleketin sokaklarında bir senede öldürülen 500 kadın için; iş cinayetlerinde öldürülen işçiler için; Suruç’ta, 10 Ekim’de arkadaşlarımız için buradayız. Onuruyla geçinen ve bu uğurda yaşamını yitiren herkes için adalet talep ediyoruz” ifadeleri kullanıldı.
Açılış konuşmasının ardından bir dakikalık saygı duruşunun yapıldığı eylemde okunan basın açıklamasında “Önder Babat, ülkemiz topraklarında yaşayan milyonların eşit, özgür ve refah içinde yaşamasını amaçlayan bir mücadelede ısrarcı olduğu için öldürüldü. Önder, bir avuç egemenin kendi iktidarları için milyonlarca insanın geleceğini çalmalarına hayır dediği için öldürüldü” denildi.
Açıklamanın tamamı şöyle:
“Yoldaşımız Önder Babat, bundan tam 15 yıl önce bu sokakta, çalışanı olduğu Devrimci Hareket Dergisi’nin bürosunun önünde vurularak katledildi. O günden bugüne, onu katledenleri saklamak, olayı karanlıkta bırakmak ve gerçekliği karartmak adına her şey yapıldı. Vurulduğu sokakta bir tane bile delil toplanmadı, havuz medyasında olayı çarpıtan haberler yaptırıldı, otopsi işlemi engellenmek istendi, bir kamu davası açılması organize bir biçimde engellendi, Önder Babat’ın katilinin bulunmasını isteyenler gözaltına alındı, işkenceye maruz kaldı. Bundan yalnızca iki gün önce İstanbul Üniversitesi öğrencilerinin Beyazıt Meydanı’nda dile getirmek istedikleri adalet talebi, polisin saldırısı ile engellendi, 17 öğrenci gözaltına alındı.
Önder, NATO toplantısı öncesi öldürüldü
Önder Babat, emperyalizmin halklara karşı suç işlemek üzere kurduğu NATO’nun İstanbul toplantısı öncesinde vuruldu. O gün kişi olarak Önder seçilmiş olsa da esas hedef bu ülkenin tüm anti-emperyalistleri, devrimci ve ilerici muhalefeti idi. Aradan geçen on beş yıl içerisinde, egemenler ülkemizi emperyalizme bağımlılık noktasında bir uçurumun kıyısına getirdiler. Halka ait kaynaklar emperyalist tekellere peşkeş çekildi, özelleştirme adı altında tüm birikimlerimiz heba edildi, gerek sanayi gerekse de tarımsal üretim bütünüyle dışa bağımlı hale getirildi. İşsizlik ve yoksulluk milyonları kasıp kavurur hale geldi. Bugün milyonlarca insanın, evlerine en temel gıda maddelerini bile alamadığı, insanların tanzim satış kuyruklarında sıraya sokulduğu bir memleket fotoğrafı var karşımızda.
İşte Önder Babat, ülkemiz topraklarında yaşayan milyonların eşit, özgür ve refah içinde yaşamasını amaçlayan bir mücadelede ısrarcı olduğu için öldürüldü. Önder, bir avuç egemenin kendi iktidarları için milyonlarca insanın geleceğini çalmalarına hayır dediği için öldürüldü.
Önder, ülkemizde bir senede iki bin işçinin ‘iş kazaları’ adı altında öldürüldüğü, daha fazla kâr için insan canını hiçe sayan bu düzene karşı çıktığı için öldürüldü.
Önder, her yıl yüzlerce kadının sokak ortasında öldürüldüğü, mahkemelerin katilleri aklamaktan başka bir işlevinin kalmadığı, takım elbise giymenin ceza indirimi almak için yeterli olduğu, ülkeyi yönetenlerin kadınları sürekli hedef gösterdikleri bu düzene karşı mücadele ettiği için öldürüldü.
Önder, derelerinin üzerine HES’lerin kurulduğu, ormanların turizm tekellerinin hizmetine açıldığı, tarım üreticisinin banka kredileri ile zapt-u rapt altına alındığı, buğdayın, fındığın, samanın dahi ithal edildiği bu düzene karşı, üretenlerin yöneten olacağı başka bir dünyayı savunduğu için öldürüldü.
‘Vurulduğu günden bugüne dek, ne Önder’i bizden ayırabildiler ne de bizi Önder’den’
Önder Babat’ı öldürerek yok edebileceğini sananlar ise kendi karanlıkları ile birlikte, tarihin tozlu raflarındaki yerlerini mutlaka alacaklar. Halkların hafızası, insanlık mücadelesinde safı insanlığın yanında olanları da bu safın karşısında olanları da unutmayacak; yitirdiği her yoldaşı için hesap sorma bilincini diri tutacaktır.
Vurulduğu günden bugüne dek, ne Önder’i bizden ayırabildiler ne de bizi Önder’den. Biz onunla, Gezi’de, Suruç’ta yitirdiğimiz arkadaşlarımızın yanında; Cumartesi Annelerimizin omuz başında; Soma’da, 10 Ekim’de, Ankara Garı’nda hep birlikteydik. Yüreği insanlık için atanlar olarak bugüne dek, “bir yarınlara gidenleri bir de yarınlar için direnenleri” asla unutmadık, unutturmayacağız. Hesap soracağız!”