ELEMECİ, PARALI, ANTİ-BİLİMSEL EĞİTİM SİSTEMİNE VE GELECEKSİZLİĞE KARŞI
22-23 MAYIS’TA GENÇLİK SEMPOZYUMUNDA BULUŞALIM!
Eğitim ve öğrenim görmek, bu ülkede yaşayan her gencin en temel hakkıdır. Fakat bu ülkenin gençlerinin en temel hakkı olan eğitim hakkı günden güne ortadan kaldırılmakta; yok edilmektedir. Bu durumun sebebi ise egemenlerin eğitimi bir ticari alan, bir rant zemini haline getirmeleridir. Bunun yanı sıra yeni ve daha iyi olma iddiasıyla getirilen her sınav sistemi, bir öncekine rahmet okutmakta ve kendi mağdurlarını yaratmaktadır. Hemen her sene değişen sınav sisteminin ne olduğunu ve nasıl işleyeceğini o sistemi yürürlüğe koyanlar dahi bilmemekte; rehber öğretmenler dahil hiç kimse sınava girecek öğrencilere doyurucu bilgi verememektedir. Burada asıl mağdur olan, üniversiteye girmek için emek harcayan öğrenci olmaktadır.
Eğitim sisteminin bütünü gibi, üniversiteye giriş sınavları da genci eğitime katmak değil; onu elemek amacıyla kurgulanmaktadır. 2009 yılında tek aşama olan üniversiteye giriş sınavı, bu sene iki aşamalı hale getirilmiş ve yeni durumun sebebi olarak da sınav stresini zamana yayarak öğrencileri rahatlatmak amacı gösterilmiştir. Gerçekte ise, gençlerin sınav stresinin de, yaşadıkları zorlukların da azaldığı doğru değildir. Aksine, yaşanan problemler her geçen gün biraz daha artmaktadır. İki aşamalı sınav sistemi bile başlı başına bir sıkıntıdır. Söz konusu yeni sınav sisteminin sadece ikinci aşaması bile toplam beş sınavdan oluşmaktadır. Bizler biliyoruz ki, YGS, LYS dahil tüm sınavlar egemenlerin kendi düzenlerini daha rahat sürdürebilmeleri ve gençliği sömürebilmeleri amacıyla yapılmaktadır. Bugün yoksul, emekçi bir ailenin çocuğu ile özel okullarda eğitim gören bir öğrenciyi aynı şartlarda aynı imkanlara sahipmiş gibi değerlendirmek ve ikisini de aynı sınava tabi tutmak hiçbir şekilde adalet ve fırsat eşitliği ile açıklanamaz. Bu nedenle biz Liseli Dev-Genç’liler diyoruz ki, adaletsizliği ve eğitimsizliği yaratan bu sistemin kendisidir. Sınavlarla elenmek değil, yeteneklerimizle gelişmek istiyoruz.
2009 yılında yapılan ÖSS sonrası, ülke gündemine sıfır çeken binlerce arkadaşımız oturmuştu. Sorun salt arkadaşlarımızın tembellikleriyle açıklanmaya, dolayısıyla hedef şaşırtılmaya çalışılmıştı. Gerçekte ise, sıfır çekenlerle birlikte barajı geçemeyenler, hatta üniversiteye yerleşemeyenler birlikte düşünüldüğünde, ortaya gerçek tablo çıkacak ve bu tablonun sorumlusunun eğitimi ticarileştirenler olduğu görülecektir. Emperyalizmin Ortadoğu konsolosluğu olarak da adlandırabileceğimiz AKP hükümeti, işbaşına geldiği günden beri hemen her alanı olduğu gibi eğitimi de çökertti. Milli Eğitim Bakanlığı’nın istatistiklerine göre AKP’nin iktidara geldiği 2002 yılında Milli Eğitim Bakanlığı bütçesinden eğitim yatırımlarına ayrılan pay, %17,18 idi. Bugün bu oran %4,57’ye düşmüştür. İlerleme, demokratikleşme, eşitlik ve barış demagojisiyle birlikte bu ülkenin gençleri dahil tüm değerleri sermayeye peşkeş çekilmektedir. Özelleştirme denen peşkeş çılgınlığı, eğitim sistemini bu niteliksiz seviyeye getiren asıl sebeptir. Yine 2002 yılında, 2122 olan dershane sayısı bugün itibariyle 4031’dir. Bu, her türlü önceliğin ve de imkanın özel dershanelere verilmesi, okullarımızın ise kaderine terk edilmesi demektir. Bugün birçok okulda temizlik, ısınma gibi en temel gereksinmelerin karşılanmasının yükü ailelerimize yıkılmaktadır. Bunun yanı sıra harç adı altında toplanan haraçlar da günden güne artmakta ve zaten ekonomik sıkıntılar içinde yaşayan ailelerimizi daha da zora sokmaktadır.
Biz gençlerin yaşadığı sorunlar ve eğitim sistemindeki çarpıklıklar bunlarla da sınırlı değildir. Üniversiteye girdikten sonra da birçok sorun kendini göstermektedir. Bunların en başında ise yurt sorunu gelmektedir. Bugün ülkemizde 229 adet devlet yurdu vardır. Bu 229 yurdun toplam kontenjanı 208,869’dur. Bunun yanında birçoğu tarikatların elinde olan özel yurtların sayısı toplam 3,423 ve kontenjanı ise 296,132’dir. Bu oranlar dahi ortada nasıl bir çarpıklığın ve eğitim sisteminde nasıl bir gericileşmenin olduğunu göstermektedir.
Her yıl ülkemizde yüzlerce üniversite öğrencisi nitelikli, bilimsel, anadilde eğitim istediği için okuldan uzaklaştırılmakta ya da atılmaktadır. Bilim yuvası olması gereken üniversiteler adeta birer kışlaya, karakola dönüştürülmüş durumdadır. Bir bütün halinde çarpık olan eğitim sisteminin gençler üzerindeki yıkıcı etkisi sadece eğitim süreci ile sınırlı kalmamakta; üniversite bittikten sonra ise, sistem bizlerin karşısına işsizlik olarak çıkmaktadır. Bu sistemin ne bize, ne ailelerimize ne de bu ülkenin emekçilerine verebileceği hiçbir şey yoktur. Eğitim ancak egemen sınıfların ihtiyacı olmaktan çıkıp halkın ihtiyaçlarına cevap vermek amacıyla düzenlendiği zaman gerçek bir eğitim olacaktır. Böyle bir eğitime ulaşmanın ve yaşamı güzelliklerle örmenin yolu ise, Dev-Genç saflarında birleşmekten geçer.
Arkadaşlar;
Biz gençler, sınavlara tabi tutulmadan ilgi ve yeteneklerimizin olduğu bölümlerde eğitim görmek istiyoruz.
Biz gençler, parasız, nitelikli, bilimsel, anadilde eğitim görmek istiyoruz.
Biz gençler, dershane, özel ders vb. ihtiyaç duymadan üniversitede okumak istiyoruz.
Biz gençler, kişinin kişiliğini örseleyen, onu kimliksizleştiren ve ufkunu daraltan bir sistemin parçası olmak istemiyoruz.
Biz gençler, ülke kaynaklarının emperyalizme peşkeş çekilmediği, okullarımızın özel şirketlere satılmadığı bir düzen istiyoruz.
Bu nedenle biz gençler 22-23 Mayıs 2010 tarihleri arasında gençliğin sorunlarının tartışıldığı, çözüm yollarının arandığı bir gençlik sempozyumu düzenliyoruz. Eğitim dahil yaşamın her alanında gençliğin karşısına çıkarılan geleceksizliği nasıl ortadan kaldırabileceğimizi tartışacağımız bu sempozyuma üniversitelerden öğretim üyeleri, öğretmenlerimiz, gençlik hareketi içerisinde ciddi tecrübeler edinmiş arkadaşlarımız da katılacaklar. Lise ve üniversitelerden öğrenci arkadaşlarımız aramızda olacaklar. Aynı zamanda serbest kürsü bölümlerinde dileyen tüm arkadaşlarımız söz alarak kendi düşüncelerini ifade edebilecekler.
22-23 Mayıs tarihlerinde hepimiz kendi sorunlarımızı tartışmak ve gençlik için yaşanılası bir yaşamın taşlarını örmek için düzenlediğimiz sempozyumda sizleri de aramızda görmek bizleri mutlu edecektir.
SEMPOZYUM PROGRAMI
- GÜN (22 Mayıs 2010 – Cumartesi)
– Açılış Konuşması (10:00)
– Eğitim ve Neo-Liberalizm (10:30 – 12:00)
Konuşmacı: İzzettin Önder
– Elemeci Sınav Sistemi ve Gençlik (12:15 – 13:15)
– Anadilde Eğitim (14:30 – 15:30)
– Sinevizyon (15:30 – 15:45)
– Okullardan Sunumlar (15:45 – 16:30)
– Gençlik ve Ülke Sorunları (16:30 – 18:00)
– Serbest Kürsü (18:00 – 19:00)
2. GÜN (23 Mayıs 2010 – Pazar )
– Eğitimin Genel Değerlendirmesi ve Eğitime Alternatif Bakış (10:00 – 11:30)
– Üniversitel Yaşam & Sunumlar (11:45 – 13:00)
– Okullarda Örgütlenme Perspektifi (14:00 – 15:00)
– Dünden Bugüne Dev-Genç (15:15 – 16:15)
Konuşmacı: Sedat KESİM (DGDF Kurucu Önderlerinden)
– Önümüzdeki Süreç ve Dev-Genç (16:45 – 18:00)
– Konser (18:00 – 19:30)
-Serhad Raşa
-Önder Babat Müzik Topluluğu
Yer: ÖNDER BABAT KÜLTÜR MERKEZİ
Büyükparmakkapı Tel Sokak. No:4/3
Beyoğlu – İstanbul
12 Mayıs 2010