Bir 6 Kasım sürecini daha geride bıraktık. Bildiğimiz üzere YÖK protestoları gençlik hareketinin en önemli gündemlerinden biridir. 12 Eylül darbesinden sonra 6 Kasım 1981 yılında kurulan YÖK, her yıl üniversite gençliği tarafından protesto edilir. Üniversitelerin MGK’sı gibi işleyen YÖK üniversitede bilimsel düşüncenin gelişiminin önünde duran engellerin en büyüğüdür.
80 öncesi devrimci mücadeleyi yükselten üniversiteli gençlik üzerinde baskı kurma amacıyla kurulmuştur. Tüm üniversitelerin yetkilerini tek elde toplayarak üniversitenin kendi içindeki özerkliğini bütünüyle yok etmiştir. Yine 12 Eylül’ün sebep olduğu 1402’likler diye anılan bilim insanlarının kıyımına YÖK’le birlikte devam edilmiştir. 12 Eylülün postalı YÖK aracılığıyla üniversiteye taşınmıştır.
Medya, polis ve idare işbirliğiyle gençliğin haklı talepleri bastırılmaya çalışılmış, faşistler devrimci gençliğin/üniversite gençliğinin üzerine salınmıştır. Yüksek harç ücretleri gençliğin tepkisini dile getirdiği ana gündemler arasında yer almıştır. Haklı ve meşru olan halk için parasız, demokratik, özerk, bilimsel üniversite talebi her daim yok sayılmış binlerce öğrenci bu taleplerden ötürü soruşturmalara maruz kalmış, üniversiteden uzaklaştırılmış, atılmış, işkence görmüş, hapis yatmıştır. Sayısız genç bu uğurda canlarını feda etmiştir. Bugün bile hala üniversitelerde belli oranda bir muhalefet varsa bu, bugüne kadar bedel ödemekten çekinmeyen üniversite gençliği sayesindedir.
90 sonrası YÖK’ün görevlerinin yanına üniversitelerde neoliberal dönüşümün sağlanması eklenmiştir. Yüksek öğretimde eğitimin ticarileştirilmesi YÖK üzerinden gerçekleştirilmektedir. Bu nedenle YÖK üniversitelerin kaderini belirleyen kararların alındığı faşist bir kurumdur. 6 Kasım YÖK protestoları emperyalizme ve işbirlikçisi faşizme karşı mücadelenin simgesi haline gelmiştir.
YÖK 32 yıldır üniversitelerin üzerinde demokles kılıcını sallamaktadır. Üstelik bu yıl, Yeni YÖK Kanun Taslağı’nın tartışmaya açıldığı da düşünüldüğünde YÖK protestoları üniversite gençliği nezdinde daha büyük bir öneme sahip oldu. Üniversite alanını Bologna Süreci’ne uygun hale getirmek ve üniversite ile sermayenin kaynaşmasını sağlamak için oluşturulan yeni yasa taslağına geçit vermemek için üniversite gençliğinin tek yumruk olarak sesini haykırması büyük önem taşımaktaydı. Bu nedenle gençliğin, faşizmin üniversite alanında amaçladığı neo-liberal uygulamalara karşı aydınlatılması ve haklarına sahip çıkması sağlanmalıydı. Ancak yine devrimci öğrenci yapıları arasında içeriği ıskalayıp biçime yönelen tartışmalar ve çizilen parçalı eylemlilik çizgisi YÖK protestolarına üniversite gençliğinin katılımını azalttı. Yürüyen biçimsel tartışmalar asıl yapılması gerekenin (yerellerde öğrenci kitlesiyle kurulması gereken bağın ve YÖK teşhirinin) önüne geçti.
Açıkçası yapılan eyleme kitle katılımını, YÖK protestosunun “devrimci demokrat öğrenciler” mi yoksa “üniversite öğrencileri” adıyla mı organize edildiği çok da etkilememektedir. Eğer flama ve döviz kullanımı parçalı bir görüntü sergiler deniliyorsa bu da bir çeşit yanılsamadır. Emin olalım ki 6 Kasım protestosuna gelen öğrenciler bu protestoda sistemle karşı karşıya geldiklerini iyi bilmektedir. Protestoya katılanlar orada açılacak flama ve dövizden rahatsız olacak bir kitle değildir. Parçalı görüntüye veya genel anlamda gençlik hareketindeki dağınıklığa gelince bu sorun sadece bu yıl ki 6 Kasımın ya da gençliğin sorunu değildir. Ülke tahlilinden gelişen gündemi değerlendirmeye kadar bir dizi olguyla ilintilidir. Ayrıca alanlarda çalışma yapan kadrolardaki küçük burjuva alışkanlıklar, birlikte ortak isimle çalışma yapılsa dahi bütünlüklü görüntü sergilemenin önündeki temel engeldir. Bu nedenle herkesin kendi adıyla katıldığı, kendi düşüncesini ifade ettiği küçük burjuva zaaflardan arınmış bir çalışmada devrimciler, bütünlüklü görüntü segileyip öğrenci kitlesini daha çok etkileyecektir. Ancak bunun için her devrimci yapının kendini sorgulaması ve devrimci yapıların birbirine örgütlenecek kitleden daha yakın olduğunun farkına varması gerekmektedir.
6 Kasım gibi bir gündemde bile birkaç tane protestonun ortaya çıkmasının arkasında ben merkezci küçük burjuva bakış açısı yatmaktadır. Bu da bütün solun eksikliğidir. Birleşik , kitlesel bir 6 Kasım, sürecin ihtiyacıyken ve üniversite alanındaki ticarileşme hepimizin gündemiyken tüm devrimci gençlik yapılarının birlikte kitlesel bir protestoyu tartışamaması büyük eksikliktir.
Gençlik çalışmalarında bir başka eksiklik ise, yapıların kendi gündemini gençliğin sorunlarının önüne geçirmesidir. Eğitimin ticarileşmesi, gericileşmesi vb. gibi kendisini birebirde ilgilendiren gündemlere bile duyarsız kalan bir kitleyi tali gündemler üzerinden harekete geçirme şansı pek fazla değildir. Bu nedenle kitleyi doğrudan ilgilendiren gündemler üzerinden çalışma yürütmek enerjimizi verimli kullanmak için gereklidir.
Tüm bu nedenlerden ötürü bu yıl ki 6 Kasım’da istediğimizi gerçekleştirememiş olsak da gelecek 6 Kasımları kazanmak, halk için parasız, özerk, bilimsel, demokratik üniversite talebimizi gerçekleştirmek için eksikliklerimizden öğrenerek geleceğe yürümeye devam edeceğiz.
Gençlik Gelecektir!
Yök, Polis, Medya
Bu Abluka Dağıtılacak!
12/11/2012
DEVRİMCİ GENÇLİK