Uzun süredir emperyalizmin özel yetkili partisi AKP eliyle uygulanan zamana yayılmış ve süreklileşmiş darbe koşullarında yaşarken, hak gaspları ve antidemokratik yasa çıkarmak adeta olağanlaşmışken, 15 Temmuz akşamı, askeri bir darbe girişimine tanık olduk. Gerçekte bu nedir? Arkasında kimler vardır? ABD’siz darbe olur mu?
Evet, bilinen siyasal ve ekonomik nedenlerle, bağımlılık durumu, güç ve denge ilişkileri sebebiyle Türkiye’de ABD’siz, arkasında emperyalizmin ve sermaye güçlerinin olmadığı bir darbe olmaz. Çünkü darbeler, tekelci sermayenin tıkanan düzeninin önünü açmak amacıyla, iktidarını sağlamlaştırmak üzere gerçekleşir. Girişimin başarısız olması da bir anlamda arkasına etkili küresel aktörleri veya tekelci sermayeyi alamamış olduğunun kanıtlarından biridir.
YAŞ öncesi darbe girişimi
Ağustos ayı başında yapılacak olan YAŞ toplantısında “paralel yapı” ile ilişkisi olan subayların emekli edilecekleri ve haklarında gözaltı kararı bulunanların durumunun görüşüleceği günlük basına da yansımıştı. Bu koşullarda, Cemaat eksenli bir örgütlenmenin, AKP’ye olan tepkiyi yedeklemeyi de varsayarak, öznel nedenlerle harekete geçtiğini söyleyebiliriz. Dikkat edilirse ilkin kimi çevrelerde bir sessizlik ve darbe girişiminde bir başarı görüntüsü vardı. Özellikle Erdoğan’ın konuşmasını CNN Türk’ten yapması ve halkı sokağa çağırması sonrasında ibre dönmüş, darbecilerin desteği giderek sınırlanmıştır.
Darbe girişimi basit bir oyun veya senaryo değildir; ancak iktidar tarafından çok boyutlu olarak kullanılacaktır. Erdoğan’ın ilk tepkisinin “TSK’nın temizlenmesine vesile olacak” biçiminde olması bir tesadüf değildir. Söz konusu “temizlik”, yüksek yargıda tasfiye ve yeniden düzenleme dahil pek çok alanda kendini gösterecektir.
Taşların yerinden oynadığı koşullar sonrasında belki bir süre geçiş sıkıntısı yaşanacak ama sonuçta, aynı zamanda emperyalizmin ihtiyaç duyduğu, NATO’nun yeni konseptine uygun bir yapıya geçişi de kolaylaştıracaktır. Buna son zamanlarda basına düşen SADAT adlı şirketle ilgili haberleri, bir özel güvenlik ordusu oluşturma çabasını da eklersek, AKP’nin bu türden adımlar açısından işinin kolaylaştığını söyleyebiliriz.
Darbe girişiminin bastırılmasının oluşturduğu pozitif havayı arkasına alabilen Erdoğan’ın, başkanlık ve anayasa hesaplarında da elinin güçlendiğini söylemek mümkün. Toplumun önemli bir kesimini yedekleyebilmiş olması, AKP iktidarına yeni düzen hesapları içinde emperyalizmin beklentilerine uygun olarak daha radikal kararlar alabilme şansı verecektir; bunun saray rejimiyle özdeşleşmiş ülke içindeki karşılığı, daha da yaygınlaşmış gericilik ve açık faşizmdir.
Ne yapmalı?
Bu türden dönemler, yanılgıya, yedeklenmeye dolayısıyla tuzaklara açık dönemlerdir. Bu nedenlerle bugün yapılması gereken, psikolojik-öznel reflekslerle hareket etmek veya bilgi kirliliğine imkân veren magazinel haberlere ilgi göstermek değil, olup bitenin ne olduğunu kavrayıp sınıfsal ölçeklerle saf tutmak, dostunu-düşmanını belirlemektir. Bunun için, dayatılan gündemlere yedeklenmek yerine gündem oluşturabilen bir birleşik hareketin imkânları hızla büyütülmelidir.
Darbe girişimini bastırmış olması AKP’yi meşru veya demokratik kılmaz; yanında durmayı, sahip çıkmayı veya onun politikalarına karşı mücadeleyi ertelemeyi gerektirmez. Aksine bugüne kadarki sicilinin de gösterdiği gibi AKP, darbecilerin karşıtı değil, yeni düzen ihtiyacı bağlamında güncellenmiş daha kullanışlı muadilidir; halkların hiçbir sorununa çözüm üretemez. Ekonomi politikalarına da başkanlık-anayasa ve yeni düzen hesaplarına da karşı durulmalı, halkların darbelere/darbecilere tepkisinin ve özgürlük beklentisinin istismarına izin verilmemelidir.
DEVRİMCİ HAREKET
16 Temmuz 2016