Erdoğan/AKP darbesi
Cemaat’le yıllarca aynı yolda, aynı istikamette, aynı değerlerle yürüyenler; tarikat-cemaat rejimi amaçlayanlar, 15 Temmuz sonrasında darbe karşıtlığını da yedekleyerek, 12 Mart-12 Eylül gibi tam teşekküllü bir darbe gerçekleştirmiştir. Bu, Erdoğan/AKP darbesidir. 15 Temmuz darbe girişimi bir fırsat olarak değerlendirilmiş, “Allah’ın lütfu” olarak görülmüş ve darbe karşıtlığı “mutabakat” söylemi eşliğinde toplumun önemli bir kesiminin yedeklenmesinde/yanıltılmasında kullanılmıştır.
15 Temmuz sonrasında Erdoğan/AKP tarafından gerçekleştirilen sivil darbenin, öz itibariyle Cemaat’in yarım kalan darbesinden bir farkı yoktur. Cemaat’in başarılı olması halinde uygulayacağı programı bugün AKP uyguluyor. Bu programın içinde Cemaat kadrolarının tasfiyesi, belirleyici bir adım değildir; asıl saldırı haklara ve halklara yapılmaktadır. OHAL’in uygulanmasının da uzatılmasının da sebebi budur.
Erdoğan önderliğindeki cuntanın programı, sermayenin uzun ve kısa erimli programıdır; OHAL koşullarında az zamana çok şey sığdırmak, hatta 12 Eylül cuntasının dahi yapamadığını yapmak istiyorlar.
OHAL, faşizmdir; darbe rejimidir
OHAL, sistemin kendi yasalarını dahi reddetmesidir; Meclis’in baypas edilmesi, kuvvetler ayrılığının yok sayılmasıdır; tekelciliktir.
Faşizmin güncellenerek daha da derinleştirilmesi demek olan OHAL’in işaret fişeği, 10 Ekim katliamında atılmıştır. OHAL Suruç’taki, Cizre’deki, Ankara’daki katliamlar üzerine bina edilmiştir.
OHAL’in olağan biçimi ENSAR REJİMİ’dir. 14 Temmuz’da AKP’nin ajandasında ENSAR rejimi oluşturmak dahil dünselleştirmeye dair ne varsa, bugün daha da hızlandırılmış biçimde uygulanıyor. OHAL, bu türden bir rejim için “yol temizliğinde” kullanılıyor.
Emperyalizmin savaş taşeronluğundan, sermayenin azami kâr, rant ve talan hesaplarına kadar tüm saldırılar aynı programda örtüşmüş durumdadır. Meclis, bütünüyle devre dışı bırakılmış, her şey KHK’lerle gerçekleştiriliyor.
Kenan Evren, Erdoğan’ın şahsında yaşıyor. Sıkıyönetim, OHAL’le sürdürülüyor; tekellerin 10-15 yıllık hesapları kısa süreye sığdırılarak, ülke onlar için dikensiz bir gül bahçesine çevrilmek isteniyor. Akademisyenlerin, gazetecilerin, devrimci-demokratların tutuklanmasının, TV ve radyoların susturulmasının sebebi budur.
Onların miadı dolmuş, biz yeniden doğuyoruz
Onlar hurafeleri, yalanı, bilim düşmanlığını temsil ediyor; biz bilimi, doğruları, insanlığın birikimini ve yaratıcı ufkunu temsil ediyoruz.
Onlar; Evren’in, Özal’ın, Çiller-Güreş ekibinin devamı; Koç’un, Novartis’in, Siemens’in hizmetkârı, Bushların taşeronudur.
Biz, genelde tüm halkların, özelde Berkinlerin Medenilerin yoldaşıyız. Kavgada düşen yoldaşlarımız oldu. Pek çok dostumuz, sınıf kardeşimiz ya tutuklandı ya da açığa alındı; iktidar, inceltilmiş gasp olan özelleştirmeyle yetinmeyip yüz binlerce insanın kazanımını-birikimini doğrudan gasp etti. Ama bu moralsizlik değil kavga/mücadele sebebi olmalıdır.
Onlar susmamızı istiyor, biz sesimizi yükseltmeliyiz. Onlar, toplumsal olan her şeyi dağıtmak, insanları yalnızlaştırıp teslim almak istiyor. Biz, bunun karşısında birbirimize daha çok kenetlenmeli, örgütlülüklerimizi büyüterek kelepçelerini de zincirlerini de boşa çıkarmalıyız.
Koşullar ne denli karanlık olursa olsun, hep beraber, el birliğiyle ve faşizme karşı birleşik mücadele bilinciyle hareket edersek; saldırılar, baskınlar, kapatmalar ve tutuklamalar sökmeyecek, cadı avı ters tepecek ve sonuçta olağanüstü saldırlar, onların olağan yenilgisiyle sonuçlanacaktır.