Dünya ölçeğinde hegemonya ve güç kaybeden ABD, yeniden paylaşım koşullarında, elindeki en büyük avantajı olan silah kapasitesini kullanmayı, halklara tehdit oluşturmayı sürdürüyor. Çıkar hesaplarıyla ve politik manevralarla sağlayamadığı sonuçları silah zoruyla dayatıyor.
Gelinen aşamada Ortadoğu, krizin ve paylaşım savaşının en sıcak bölgesine dönüşmüş durumda. Bunun birincil sorumlusu genelde emperyalizm özelde ABD ve işbirlikçileridir.
Taşların yerinden oynadığı, güç ilişkilerinin değişmeye başladığı bu kriz ve paylaşım koşullarında, halkların bir taraftan emperyalizme ve bölgedeki ilişkilerine/politikalarına karşı çıkması aynı zamanda kendi kurtuluşunun da koşuludur.
Son olarak Irak’ta İran Devrim Muhafızları Ordusu’na bağlı Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani ve Haşdi Şabi Başkan Yardımcısı Ebu Mehdi el-Mühendis’in ölümüyle sonuçlanan saldırı, ABD’nin güç gösterisi gibi görünse de gerçekte açmazlarının ifadesidir. Bugün ABD’nin Irak’taki üslerine İran’ın gerçekleştirdiği saldırı sürecin tırmanacağını, bölgede ısınmanın devam edeceğini gösteriyor.
Süreç, tarafları saflaşmaya zorluyor
Dünden bugüne uzanan bloklaşmalar ve saflaşmalar yerini bugünün ihtiyacı yeni ilişkilere bırakıyor, dizilimler değişiyor. Anımsanacak olursa ABD’nin Çin’e, Rusya’ya ve İran’a yönelik ambargo, kuşatma vb. hamleleri, üç ülke tarafından Umman Denizi’nde bir askeri tatbikatla yanıt bulmuştu. Bu bir araya geliş, ABD için hiç istenmeyen bir durumdu ve Süleymani’nin öldürülmesiyle sonuçlanan saldırının bir yanıyla da buna yanıt olduğunu söylemek mümkün. Ancak emperyalist masalarda kurgulanmış proje ve senaryoların halklar tarafından kabul görmediği dolayısıyla da sonuçsuz kaldığı yine Ortadoğu’da Suriye dahil pek çok örnekte görülmüş durumda.
Şimdi duygusal ve psikolojik değil politik davranmanın sırasıdır. Halkların çıkarlarını yok saymak, silaha, işgal ve saldırıya yatırım yapmak ABD’nin varlık sebeplerindendir. Kendiliğinden evine dönmesi, saldırılardan vazgeçmesi beklenmemelidir.
Böyle bir politik iklimde ABD’yle kurulan işbirliği, taşeronluk vb. ilişkiler, halklar karşısındaki cepheyi büyütmeye hizmet edecektir. Bu nedenle, çelişmelerin derinleşeceği ve saflaşmaların yaşanacağı bu süreçte daha yüksek sesle ve en açık biçimde ABD’nin bölgedeki varlığına ve emperyalist tüm politikalara karşı durulmalı, halkların kardeşliği ve mücadele birliği öne çıkarılmalıdır.