3 Mart 2004’te Devrimci Hareket dergisinden çıktığı esnada susturucu takılmış silahla başından tek kurşunla vurularak katledilen İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğrencisi Önder Babat’ın, vurulduğu saatte vurulduğu yerde buluşarak basın açıklaması gerçekleştirdik.
Yoldaşımız Önder Babat, bundan tam 18 yıl önce bu sokakta, Devrimci Hareket Dergisi’nin bürosunun önünde vurularak katledildi. O günden bugüne, onu katledenleri saklamak, olayı karanlıkta bırakmak ve gerçekliği karartmak adına her şey yapıldı. Vurulduğu sokakta bir tane bile delil toplanmadı, burjuva medyasında olayı çarpıtan haberler yaptırıldı, otopsi işlemi engellenmek istendi, bir kamu davası açılması organize bir biçimde engellendi, Önder Babat’ın katilinin bulunmasını isteyenlere kelepçe vuruldu, işkenceye maruz kaldı. Geçtiğimiz yıllarda İstanbul Üniversitesi öğrencilerinin Beyazıt Meydanı’nda Önder için dile getirmek istedikleri adalet talebi yasaklandı, öğrenciler gözaltına alındı.
Önder Babat, emperyalizmin halklara karşı suç işlemek üzere kurduğu NATO’nun İstanbul toplantısı öncesinde vuruldu. Önder o süreçte kurulan “NATO ve Bush karşıtı eylem birliğinin emekçilerindendi. O gün kişi olarak Önder seçilmiş olsa da esas hedef bu ülkenin tüm anti-emperyalistleri ve yurtseverleri, devrimci ve ilerici muhalefeti idi.
Aradan geçen 18 yıl içerisinde, egemenler ülkemizi emperyalizme bağımsızlık noktasında bir uçurumun kıyısına getirdiler. Halka ait kaynaklar emperyalist tekellere peşkeş çekildi, özelleştirme adı altında tüm birikimlerimiz heba edildi. Gerek sanayi gerekse de tarımsal üretim bütünüyle dışa bağımlı hale getirildi. İşsizlik ve yoksulluk milyonları kasıp kavurur hale geldi. Halk kriz ve pandemi koşullarında ölüme terk edilirken patronlara özel yasalar, teşvikler ve vergi afları getirildi.
Bugün milyonlarca insanın, evlerine en temel gıda maddelerini bile alamadığı, emekçilerin ekonomik kriz sebebiyle intihar ettiği bir ülkede yaşıyoruz. ABD emperyalizmi ile iş birliği halinde Ortadoğu’da, Karadeniz’de, Akdeniz’de ve Kafkasya’da savaş politikaları yürüten bir iktidarla karşı karşıyayız.
Önder Babat bu toprakların Bush gibi, Biden gibi, Herzog gibi katillerin dikensiz gül bahçesi olmasına karşı mücadele ettiği için öldürüldü.
Önder Babat, ülkemiz topraklarında yaşayan halkların ve emekçilerin eşit, özgür ve insanca yaşamasını amaçlayan bir mücadelede ısrarcı olduğu için öldürüldü.
Önder, bir avuç egemenin kendi iktidarları için milyonlarca insanın geleceğini çalmalarına hayır dediği için öldürüldü.
Önder, işçilerin ‘iş kazaları’ adı altında katledildiği, pandemi ve kriz bahanesiyle ücretinin ödenmediği, işten çıkarıldığı, asgari ücret adına asgari bir yaşama mahkûm edildiği bu düzene karşı çıktığı için öldürüldü.
Önder öğrencilerin, gazetecilerin, akademisyenlerin, sanatçıların ve tüm halkın polis baskısıyla, hapishane tehdidiyle seslerinin kısılmasına karşı mücadele ettiği için öldürüldü.
Önder, her yıl yüzlerce kadının sokak ortasında öldürüldüğü, mahkemelerin katilleri aklamaktan başka bir işlevinin kalmadığı, takım elbise giymenin ceza indirimi almak için yeterli olduğu, ülkeyi yönetenlerin kadınları sürekli hedef gösterdikleri bu düzene karşı mücadele ettiği için öldürüldü.
Önder, derelerinin üzerine HES’lerin kurulduğu, kentlerin beton mezarlara dönüştüğü, ormanların tekellerinin hizmetine açıldığı, tarım üreticisinin banka kredileri ile zapt-u rapt altına alındığı, buğdayın, samanın dahi ithal edildiği bu düzene karşı, üretenlerin yöneten olacağı başka bir dünyayı savunduğu için öldürüldü.
Önder Babat’ı öldürerek yok edebileceğini sananlar ise kendi karanlıkları ile tarihin tozlu raflarındaki yerlerini mutlaka alacaklar. Halkların hafızası, insanlık onuruna yaraşır bir dünya kurma mücadelesinde onurdan ve baş eğmemekten yana olanları da bu safın karşısında olanları da unutmayacak; yitirdiği her yoldaşı için hesap sorma bilincini diri tutacaktır.
Vurulduğu günden beri ne Önder’i bizden ayırabildiler ne de bizi Önder’den. Gidişinin yarattığı acı, kurtuluş mücadelesini örerken attığımız her adımı daha kararlı atmamızı sağladı.
Biz onunla, Gezi’de, Suruç’ta yitirdiğimiz tüm arkadaşlarımızın yanında; Cumartesi Annelerimizin omuz başında, Beyazıt Meydanı’nda, Soma’da, 10 Ekim’de, Ankara Garı’nda hep birlikteydik.
Yüreği devrim için atanlar olarak bugüne dek, “bir yarınlara gidenleri bir de yarınlar için direnenleri” asla unutmadık. Önder de tıpkı Mahir gibi unutulmadı. Anısını adıyla taşıyan güzel çocuklar bu yıl 18’ine bastı ve miras bıraktığı kavganın da taşıyıcıları haline geldi.
Yolumuz uzun ve zorlu biliyoruz. Ama bu yolun doğru ve yürünebilir tek yol olduğunu da biliyoruz. Bedeli ne olursa olsun biz bu yolu yürüyeceğiz.
Son olarak 18 yılın ardından tekrar söz veriyoruz: Önder’in umudu ve amacı yarım kalmayacak; katillerinden hesap soracak, değerlerini yaşatacağız.
DEVRİMCİ HAREKET
3 MART 2022