Mahkemenin İmamoğlu ile ilgili olarak aldığı karar, bugünkü iktidarın sınıfsal niteliğine ve seçim dahil, önümüzdeki süreci nasıl yönetmek istediğine dair çok şey anlatıyor.
Sınıflar mücadelesi uzun veya kısa erimli tüm boyutlarıyla keskinleşmiş, gerek sermaye güçlerinin kendi içindeki gerekse sermaye ve emek güçleri arasındaki çelişmeler derinleşmiş durumda. Küresel olandan bölgesel olana kadar hemen her kesitte kozlar, silahlar, araç ve yöntemler bir paylaşım savaşı enstrümanı niteliğinde kullanılıyor.
Faşizme dair izlediğimiz derinleşme, sınıflar mücadelesinin niteliğiyle doğrudan ilintilidir. Çocuk istismarının 6 yaşa kadar düşmesi de bir gün önce Erdoğan tarafından Birleşik Metal-İş ve Özçelik-İş sendikalarının Kocaeli’ndeki grev kararlarının “milli güvenliği bozucu nitelikte” görülerek 60 gün süreyle ertelenmesi de İmamoğlu’na dair verilen karar da aynı sınıfsal aklın sahaya izdüşümüdür. Bu nedenle, mahkeme kararı, İmamoğlu’nun Cumhurbaşkanlığı adaylık olasılığını nasıl etkileyeceği vb. sınırlılığında değerlendirilirse bu, çok eksik ve yanıltıcı olur.
Toplumsal öfke, biriken muhalif enerji ve niteliği, 6’lı Masa’nın niteliğini, program hedeflerini aşmış durumda. Kitlelerin anladığı ve beklediği değişim 6’lı Masa’dan daha ileride. Örneğin karar duruşması sonrasında Saraçhane’de kürsüden konuşan İmamoğlu ile slogan atan kitle arasında da böyle bir fark vardı. İşte bugün 6’lı Masa’nın politik hedefini aşan bu potansiyel, “Masa”nın toplam duruşu ve iradesi tarafından baskılanıyor, frenleniyor ve geriye doğru itiliyor. Halkın sorunlarının farkında gibi görünüyorlar, onların oyuna talipler ama önerdikleri çözüm, halkın beklentilerini karşılamaktan çok uzak. Örneğin “hak, hukuk, adalet” sloganı atılıyor ama bunun “Masa”nın programında içeriksel bir karşılığı yok.
Yargının her aşamasına müdahale eden, gerekirse yargıç değiştirerek kendi yasalarını çiğner hale gelen bir siyasal irade ve onun hakim kıldığı bir iklim söz konusu. Bunu kişiselleştirmek, sömürü, dolayısıyla da sınıf ilişki ve çelişmelerinden bağımsız düşünmek; bakışı daraltırken çözüm yollarını da bulandırır. Ne yazık ki bugün daha ileri/alternatif bir programa sahip olması gerekenlerin önemli bir kısmı da parlamentarizme teslim olmuş, burjuva programlara yedeklenerek yol almayı tek seçenek olarak benimsemiş durumda. Kitlelere bunun anlatılması, fark ettirilmesi gerekiyor. Ama daha da önemlisi kitlelerin süreci örgütlü biçimde karşılaması sağlanmalıdır. Bu, sendika için de mahalle için de işyeri, fabrika, okul vb. için de geçerli. Örgütlü güç ve irade, sandık öncesi süreci de sandığın sonucunu da sandıktan çıkacak hedefleri de etkileyecektir…
Devrimci Hareket
16 Aralık 2022