Devrimin ve dilde devrim yapan şiirlerin
halklaştığı bir tarihsel anda YOL’a çıktık.
Aldığı ilk harçlığı devrime kullanan bir kuşaktandık.
Birbirimizi kucaklarken,
Enternasyonalin eskimeyen tadını dilden dile aktardık.
Biz, yıldızın yumruğa sevdasını
zaman aşımına uğratmayan bir gelenektendik.
Sözümüzü de eylemimizi de esirgemeden bugüne geldik.
Bugün de yaşamın diyalektiği hissedilmeli,
emeğimizi ortaklaştıran tuzda.
Tarihsel devamlılık kimyası akmalı damarlarımızda.
Ve her 1 Mayıs’ta,
1886 Chicagosunun kavga soluğu hissedilmeli ağızlarımızda.
Tarihi doğru yazanların safındayız
Bazı kişi ve olgular, bıraktıkları zamanlar üstü öneme sahip mirasla tarihin hafızasına ve bilincine yerleşir. Bu, 1 Mayıs için de 4 Mayıs ve 6 Mayıs için de geçerlidir.
1 Mayıs sürekli yenidir, sürekli gelecektir, emekçi ve devrimcidir. 4 Mayıs hem Fikri hem Fatsa’dır; geleceği bugünden kurma bilincidir. 6 Mayıs, Deniz-Yusuf-İnan’dır; sehpayı celladıyla beraber çaresiz kılan bir devrimcilik anlayışıdır. Zaman aşımına uğramayan, eskimeyen, sürekli YOL gösteren bir pusuladır. Bunlar, tarih yazan ama “tarih” olmayan yani eskimeyen değerlerdir.
Devrimci bir YOL’da yürüyenlerin penceresi hep ışığa bakar, ülke karanlığa kesse de yıldıza bakar ve o yıldız yumruğunu tamamlar.
Bizim, anıları pazara çıkaranlardan, her şeyi gösterişe ve çıkara tahvil edenlerden, ölümsüzleşen değerlerimizi piyasaya sürülecek meta olarak görenlerden farkımız var. Tarihi doğru yazanların ve bir an olsun gelecek ufkunu yitirmeyenlerin safında yer alıyoruz.
Umutsuz ve çözümsüz değiliz
Bilir ki sorunların ülke sathında büyümesi, açlık ve yoksunluğun had safhaya varması alternatif çözümler için yeterli değildir. Maddi zemin bir devrim veya toplumsal kalkışma için ne denli uygun olursa olsun, halkın devrimci önderlik/örgütlülük olmadan kendiliğinden sorunların çözücü öznesi haline geldiği, gücünün farkına vararak harekete geçtiği görülmemiştir.
İnsanlar, yasa tehdidiyle veya yaşam alanları daraltılarak köşeye sıkıştırıldıkları oranda kaderci eğilimlerin etkisine girmekte, bireysel çözümlere yönelmekte veya bu dünyadan bütünüyle umut keserek öte dünya hayallerine sığınmaktadır. Çözümsüzlüğün çap ve derinliğini arttırarak çoğaldığı böyle bir toprakta, devrimcilerle halk arasındaki açının büyüklüğü oranında, ruhsal doyumun gerici-milliyetçi mutfaktan devşirilmiş gıdalarla giderilmesi yoluna gidilmekte ve sonuçta ortaya, sistem içi tuzaklarda tüketilmeye yatkın kuşaklar çıkmaktadır. Bu tür süreçlerin bir özelliği de insanları bir arada tutan tutkalın sulanması, bir arada hareket ederek çözüm üretme dinamiğinin yitirilmiş olmasıdır.
Bugün, mevcut sistemin varlığından yana çıkarı olan bir avuç sömürücü azınlık (oligarşi) dışında hemen herkes bir memnuniyetsizlik hali içindedir. Halkın buna rağmen devrimci saflara dolma gönülsüzlüğü göstermesi, birden çok nedenle açıklanabilir ise de devrimcilerin güven ve inandırıcılık konusundaki yetersizliğinin payı azımsanmayacak boyutlardadır. Artık toplumun hemen hiçbir kesimine salt ajitasyonlarla, moral değerlerin/sembollerin tekrara varan sergilenmesiyle ulaşılamamakta; bu araçlar gönülleri kazanmaya yetmemekte, dünden bugüne taşınan değerler saygı sebebi oluştursa da bütünleşme ve ortak hareket için yeterli olmamaktadır.
İşte biz tüm bu negatif tanımlara rağmen umutsuz, çözümsüz değiliz. Yol gösterici öznenin, süreci doğru kavradığını gösterir politik açılımlar içeren bir programla ve örnek bir pratikle halkın karşısına çıktığı oranda; yüreklerin üzerine çöken umutsuzluk kirecini çözmekte zorlanmayacağına, kitleselleşme ve nitelik artırma sorunu yaşamayacağına inanıyoruz.
Devrimci Yol, acil ve zorunlu bir ihtiyaçtır
Evet, Devrimci Yol’un bugün acil ve zorunlu bir ihtiyaç olduğunu düşünüyoruz. Bu, ne bir nostalji ne de geçmişin tekrarıdır. Çünkü Devrimci Yol, Türkiye’nin bir tarihsel döneminde, sürece müdahalesi, mevcudu tahlil kabiliyeti, çelişmelere getirdiği çözüm önerileri vb. niteliklerle iz bırakmış, yol göstericiliği bugün için de rehber olabilecek, bu bağlamda da konjonktürel olmayan, devrimci bir harekettir. Bu gerçekliğin gerektirdiği biçimde, duygusal hiçbir engele takılmadan hareket etmek, genelde devrimciliğin özelde Devrimci Yolculuğun gereği bir sorumluluktur.
1 Mayıs, tarihsel mirasın yanı sıra, bugünün mücadelesinin de bir parçasıdır. O gün de sokaklara çıkacak, sesimizi yükseltecek, haklarımızı savunacağız. O gün de dayanışma içinde, birlikte mücadele edeceğiz. Bu 1 Mayıs’ta, 8 Mart ve Newroz’un mücadele mirasını hatırlayarak; kadınların, Kürtlerin, işçilerin ve tüm ezilenlerin mücadelesine birleşik mücadele bilinciyle omuz verecek, birlikte yürüyecek, birlikte kazanacağız.
1 Mayıs’ta nerede ve nasıl durduğumuz, 2 Mayıs’ta izleyeceğimiz yolun habercisi olacaktır.
Devrimci Hareket
15 Nisan 2024