Silahı artık sol omzunuza alın ve kendi sınıf çıkarınız için kullanın.” (Marks)
Mart ayına girdik. Doğa baharı, mücadele yeni görev ve sorumlulukları haber veriyor. Mart, birinin diğerini tamamladığı, anlam katıp büyüttüğü onur kesitleriyle dolu bir aydır. 3’ünde, ölümsüzlüğünün 10’uncu yılını tamamlayan yoldaşımız Önder Babat’a karşı sorumluluğumuzun bir kez daha altını çizdik. Dehak’ça zulümlere karşı durmak için 21’ini beklemedik. Mart’ın 8’i bizler için, kadının şahsında tüm ezilenleri ifade eden bir gün olması itibariyle özellikle anlamlı ve devrimcidir.
Ne var ki, koşullar daha ileri bir kavrayış ve duruşu tarif ediyor olsa da, devrimci-demokrat zeminde feminizmin ağırlığı artan bir oranla varlığını hissettirmeye devam ediyor.
Gezi’de sanki kadın erkek el ele yürümemiş, devamında iktidarın “kızlı-erkekli” yaşamı boy hedefi yapması karşısında aynı bütünlükle hareket edilmemiş ve daha da önemlisi, Marksizm’i
20. yüzyılda güncelleyen Leninizm, devrim teorisinde tüm ezilenlerin kurtuluşundaki zorunlu ortaklaşmayı programatik olarak ifade etmemiş gibi, devrimci demokrat yapılar, açık veya utangaç biçimde feminizmi keşfediyor, erkek yoldaşlarından arındırılmış “steril” bir 8 Mart kutluyor.
Sınıflar mücadelesinin hemen her anının bir sınav niteliği taşıdığı koşullardan geçiyoruz. Sadece politik kararlılığımız değil, ideolojik bağlamlı tutarlılığımız da sınavdan geçiyor. Günü kurtarmaya koşullanan, devrimci yapılarla örgütsel kardeşliği büyütmek yerine yarış ve rekabeti tercih eden, grupsal hesaplara temel önemdeki değerlerini feda eden eğilim, deyim yerindeyse, solun önemli bir kısmını teslim almış durumda.
Kimileri seçimdeki duruşunu CHP’nin gösterdiği adaylara göre belirlerken, kimilerinde de CHP ile aynı çatıda buluşmanın övgüsü gözleniyor. Bu bir yenilgi atmosferidir; sistemin yöntem ve araçlarına öykünmedir; devrimciliği reformizmle ikame etmektir.
Halbuki Clara’dan bugüne 8 Mart’ın anlamı, öncelikle Rosa, Mine, İdil gibi sınıf kavgasını tavizsiz ve can bedeli yürütmüş kadınlarda ifadesini bulmuş; sistem bir bütün halinde kadın erkek el ele yoldaşça bir mücadele ile karşılanmıştır. Son yıllarda çözülme ve gerilemeyle malul duruşun giderek kapsam büyütmesi, sadece kadınla anılan mücadele zemininde değil, sınıfsallığın terk edildiği hemen tüm alanlarda söz konusudur.
Yaşama içerilmiş öğretici gelişmeler ve siyasal pratiğin bizzat kendisi, her gün yeniden sınıfsal bakış açısına çağırır ve gereklerini hatırlatırken; düşünce, yaşam ve kavga demirini ısrarla ters yöne bükmek, programatik değil pragmatik bakmak, sınıf kardeşlerine değil çıkar öznelerine yakın durmak, nedeni ne olursa olsun ve nasıl savunulursa savunulsun, son tahlilde özü biçime, devrimi evrime, aslolanı tali olan feda etmektir; arabayı atın önüne koşmaktır.
Devrimciler, halkın öncü özneleridir; yolgöstericidir. Bu nedenle, halkla beraber hareket ederken daha ileriyi işaret eder; fikri ve fiili barikatları, mevcut alışkanlık ve kavrayışın bir adım önüne kurar. Günü kurtarmayı ve anlık parıltıların istismarını değil, hedefine nitelik değişimini koyan kazanımları gözetir.
Sınıflar mücadelesinin deneyim ve birikim diyalektiği göstermiştir ki, karşıtına öykünenler peşinen kaybederler. Bu nedenle, 8 Mart devrimcidir; hem program hem eylemdir; hem an hem gelecektir; tüm insanlığın özgürleşmesi mücadelesinin bileşenidir. Ve yine bu nedenle 8 Mart, sistem içi değil sistem dışıdır; eşitliğin odağına sınıf kardeşliğini koyan bir kavrayışın ifadesidir; değerlerinde ısrar etmenin adıdır.
İşte bu perspektif ışığında, kırıntılarla yetinmeyenleri, geleceği ana feda etmeyenleri; sadece cins baskısına değil, baskı ve sömürünün her türüne son veren ve sistemin tepeden tırnağa değiştirilmesini öngören stratejik ufka, Devrimci Yol’a çağırıyoruz.
KADIN ERKEK EL ELE MÜCADELEYE!
İSTANBUL DEVRİMCİ 8 MART PROGRAMI
8 MART DÜNYA EMEKÇİ KADINLAR GÜNÜ’NDE KADIKÖY’DEYİZ!
Toplanma Tarihi : 8 Mart 2014 Saat: 15:30
Toplanma Yeri : Altıyol – BOĞA
8 MART 2014
DEVRİMCİ HAREKET