Ateşlerde yandık
Kül olduk
Savrulduk, yel olduk
özgürlüğe giden yelkenlere
Acıların sultasında da
bıçak sırtında da
yaşamayı öğrettiler bize
Ancak
Sorsan insan ne zaman ölür diye
Derim ki
yaşama gözlerini kapadığında değil
haksızlığa gözlerini yumduğunda
Yok…
Yok…
Onlar Ölmediler…
Yarın geç olmasın diye bugünden yapacaklarımız var diyerek sokağa çıkan bu ülkenin güzel yürekli onbinlerce insanının “emek, demokrasi ve barış mitingi” için buluştuğu Ankara Tren Garı önünde iki bomba karanlık güçler tarafından ard arda patlatıldı.
Türkiye devrimci mücadele tarihinin en kanlı katliamı gerçekleştirildi. 100’ü aşkın yitirdiğimiz canımız, Yüzlerce yaralımız…
Bizler böylesi katliamları kimlerin düzenleyeceğini 77 1 Mayıs’ından, 16 Mart’tan, Roboski’den, Diyarbakır’dan, Suruç’tan biliyoruz.
Devlet emekçi sınıflar üzerindeki baskıyı sürdürme ve hakim azınlığın iktidarını sürekli kılma aracıdır. Türkiye’de 1950’lerden bu yana faşist niteliklerle halka karşı donanmış, 12 Mart ve 12 Eylül gibi halka karşı darbeler yaparak binlerce insanı katleden, sindiren bir devlet mekanizması mevcuttur. 13 yıllık AKP dönemiyle faşist nitelikleri güncellenerek dönemin ihtiyacına uygun konumlandırılmıştır. Ankara’da ortaya çıkan tablo bunun en somut örneğidir. Katliamın hemen ardından yaralı insanların üzerine polis ve Toma’larla, gaz ve plastik mermi sıkarak saldırılması katliamın gerçek faillerini de göstermektedir.
AKP/Saray, Suriye politikasıyla ülkeyi bir bataklığa sürüklerken IŞİD, ÖSO vb. yapıları teçhizatlandırmıştır. Cihatçı çeteleri, paramiliter güçleri gibi MİT vb üzerinden kullanabilmektedir. Kontrgerillayı tasfiye etmek şöyle dursun kendi kontrgerillasını oluşturmuştur. Ayrıca Osmanlı Ocakları vb üzerinden yeni paramiliterler de yetiştirmektedir.
Son birkaç ayda meydana gelen canlı bomba saldırılarına bakıldığında, AKP ve Saray’a muhalefet eden Türkiye’deki devrimci-demokrat ve yurtsever kesimlerin hedefe konduğu görülmektedir. Diyarbakır, Suruç, Ankara bunun en büyük kanıtıdır. Bu nedenle ortada herhangi bir güvenlik zaafiyeti de söz konusu değildir. Tam tersine devlet kaynaklı halka yönelik bir katliam söz konusudur.
AKP döneminde Türkiye’nin en büyük işçi katliamının, en büyük doğa katliamının, en büyük kitle katliamının, en büyük yolsuzluk, soygun ve talanın yaşanmış olması, Kürt halkına yönelik katliamların artması, kadın cinayetlerinin ve alevilere yönelik hak gasplarının artması AKP’nin halka karşı bugüne kadar konumlanmış yapılar arasında başı çektiğini göstermektedir. AKP/Saray bir yönetememe krizi içerisindedir. 13 yıllık bilanço makyajın altındaki gerçekleri göstermiş, AKP’nin elinde halka karşı uygulayacağı sindirme ve şiddetin dışında pek fazla aracın kalmadığını göstermiştir. Bu süreç seçimden hangi sonuç çıkarsa çıksın (tabii yapılabilirse), hak gaspları, baskı ve katliamlarla sürecektir. Devrimciler açısından bu öngörüyle mücadele hattı çizmek bir zorunluluk halini almaktadır. Halkın güvenliğini sağlamak da ancak faşizme ve emperyalizme karşı mücadeleyle mümkün olacaktır.
Acımız ve öfkemiz büyüktür. Tüm halkımızın ve hepimizin başı sağolsun. Hesaplaşma günü mahşere kalmayacaktır. Gidenlerimizin yerini boş bırakmayacak, onların uğruna bedel ödedikleri değerleri yaşatacak, faşizmden mutlaka hesap soracağız.
Devrim Şehitleri Ölümsüzdür!
Ankara Katliamını Unutmayacağız!
Hesap Soracağız!
10 EKİM 2015
DEVRİMCİ HAREKET