Öylesine kenetlenmeliyiz ki birbirimize,
Kapitalizme ait hiçbir renk; yarış, rekabet ve hile
Yerleşecek tek bir gözenek
Bulamamalı ilişkilerimizde.
Haziran Hareketi’nin ne olup olmadığına dair çeşitli tartışmalar yaşanıyor, eleştiri ve yakıştırmalar gündeme geliyor. Bu hareketin “eylem birliği mi, ittifak mı, sol içi birlik mi, parti mi, cephe mi olduğu” yönünde soruların yanında; düzenin partileriyle yan yana getirerek ananlar, “bu hareket taşeronlara da açık mı” diye soranlar oluyor. Birleşik Haziran Hareketi’nin daha önceki birlik deneyimlerine benzemediği, farklı özellikler taşıdığı doğrudur; bu durumun, eksik veya yanlış anlamayı beraberinde getirmesi normaldir. Bu eksiği gidermek, kendini doğru/yeterli biçimde anlatmak, yanlış anlamaların önüne geçmek, Haziran Hareketi’nin sorumluluklarından biridir. Ancak Haziran Hareketi’ne dönük olarak eleştirel zeminden yapılan değerlendirmelerin bir kısmının, Hareket’in özgünlüğünden veya kendini yeterince anlatamamış olmasından kaynaklanmadığı, eleştirenin sübjektif niyetiyle ilintili olduğu görülüyor.
Eleştiri yaparken daha yazının girişinde 4 kez “şef” kavramını kullananlara; bu hareketin ÖDP ile CHP’nin birleşmesiyle doğduğunu, oligarşik güçlere hizmet edeceğini ve halka düşmanlıktan başka bir sonuç doğurmayacağını söyleyenlere; Kuruçeşme tartışmalarının 90’ın başında yapıldığını ve bu tartışmalara Devrimci Yol’cuların öncülük ettiğini zannedenlere; bu üslup ve içerik çarpılmasına elbette yanıt vermek gerekmiyor; ancak bir devrimci yapı, pek çok dost yapının olduğu bir ortaklaşma zeminine nasıl böyle bir yakıştırma yapar, bu neyin ihtiyacıdır diye kafa yormakta yarar vardır. Benzer şekilde, “taşeronlar bu hareketin kurucusu olabilir mi” sorusunu da kişinin kendi ihtiyacı olarak görüp geçmek gerekiyor.
Bugüne dek, eleştiri sahiplerinin de içinde olduğu pek çok eylem birliğine, ittifaka veya cephe olarak tanımlanan adımlara tanık olduk. Bunların kapsamı, yer yer Abdurrahaman Dilipak, Mazlum-Der gibi solda pek alışık olunmayan özneleri de içine alan bir boyutta oldu. Gerek bu tür oluşumların gerekse uygulanabilir asgari demokratik bir programın niteliği/içeriği tartışılırken, örneğin “emperyalizmi Abdurrahman Dilipak’la mı gerileteceksiniz?” sorusu ne denli zorlama ve gereksiz ise, yukarıda andığımız eleştiri görünümlü yakıştırmalar da bir cehaletin ürünü değilse maksatlıdır.
Bilinir ki burjuva partiler, önderliği ve programı ile değerlendirilir. Onlarla kurumsal olarak bir araya gelmek ile (gerçekte halk kesimi olarak kabul edilmesi gereken) tabanıyla veya tek tek kişilerle mücadelede bir araya gelmek aynı şey değildir. Bunu, “bu yapı taşerona açık mıdır” diye yazan da Yürüyüş çevresi de girdikleri ilişkilerden iyi bilmektedir. Bizimki gibi ülkelerde halk tanımının ne denli geniş/kapsayıcı olduğu bu dostlarımızca bilinmiyor olamaz.
Birleşik Haziran Hareketi nereden çıktı?
Birleşik Haziran Hareketi,şapkadan çıkan bir tavşan değildir. Eğer mesele birlik arayışı ise, aslında bu hep vardı; bazen öne çıkmış bazen geri düşmüş ama devrimcilerin, ezilenlerin gündeminde her zaman olmuştur.
Biliyoruz ki birlik; marşlara, türkülere, şiirlere konu olmuş bir değerdir. Bu, iki türlü anlamlı ve gereklidir; birincisi güç ve imkânlarımızı birleştirip egemenleri, haramileri, zorbaları yenmek için. İkincisi, geleceği birlikte kurmak için. Biz devrimciliği hem itiraz hem alternatif olarak tanımlıyoruz. İşte bu iki amaç için de birlik oluşturmak gerekiyor.
Sosyalizm bir çeşit komünal yaşamdır; her şeyin toplumsallaştırılmasıdır. Ortaklaşa yaşam denince, ta milattan önceye kadar gidiyoruz; Zerdüşt, Mani, Mazdek, Karmati diye sayıyor, bugüne dek uzanan komünal yaşam kesitlerini, değerleri sahipleniyoruz. Bedreddin’in hepimizde özel bir yeri vardır. Paris Komünü bugün hala öğretmeye devam ediyor. Ve nihayet Taksim Komünü bunların taçlanması oldu. Egemenlerin bir avuç, ezilenlerin ise milyonlar olduğu sokakta somutlandı.
Sorunların gerçek sebebine/kaynağına inmek; sömürüye, baskıya, eşitsizlik ve haksızlıklara son vermek istiyoruz. Bunun tüm ezilen kesimlerin birliğini gerektirdiğini biliyoruz. Bu amaçla sürekli bir ortaklaşma arayışı söz konusu. Birlikte hareket adına önemli ortaklaşmaların/yapıların oluşturulamadığı dönemlerde de hiçbir şey yapamasak, günübirlik (kısa vadeli) güç ve eylem birlikleri yapıyoruz.
Biz, bir taraftan birlik arayışı içindeyken, sınıfsal karşıtlarımız, bizi parçalama arayışı içinde oluyor. Bireycileştirme, rekabet, yarış kamçılanıyor. Aile ilişkileri, sevda ilişkileri, arkadaşlık ve dostluk ilişkileri parçalanıyor; toplumsal dinamikler arasındaki bağlar koparılıyor; insanlar yalnızlaştırılarak çaresiz kılınıyor, sonra da teslim alınıyor. Psikolojik bariyerler, yapay mesafeler, öğretilmiş kutuplaşmalar insanların ortak hareket etmesini önlüyor. Bu engellerin aşılması için bilinçli ve örgütlü bir çaba gerekiyor.
Birleşik Haziran Hareketi nedir?
Birleşik Haziran Hareketi hem yeni hem de bugüne kadarki deneyimlerden farklı bir oluşumdur. Yukarıdaki türden eleştirileri (yakıştırmaları) bir tarafa bırakacak olursak, bu yapının içindekiler için de soru işaretleri bütünüyle giderilmiş değil. Deyim yerindeyse, herkesin bir Haziran’ı var.
Birleşik Haziran Hareketi elbette belirsiz, bilinmeyen veya şekilsiz bir olgu değil. Ancak, parti yapılanmalarından farklı olarak her katılımcıya söz hakkı verildiği, irade kolektifleştirildiği için, anlatımlar da farklılaşabiliyor. Yoksa ortak olarak belirlenmiş ilkeler de işleyiş de var.
Özetle söylersek Birleşik Haziran Hareketi; bireyci, rekabetçi, tekçi, ötekileştirici sistemin antitezidir; beraber üretip beraber uygulamaktır, yöneten-yönetilen ikileminin aşılmasıdır.
Birleşik Haziran Hareketi, tüm ülke coğrafyasını Fatsa’laştırmaktır; yarını bugünden kurmak, sisteme rağmen sistemin yanında alternatifini örgütlemektir; Bedreddin’in komünalitesini bir yaşam biçimi edinmektir; hem nitel hem nicel özgüvendir. Emperyalizme karşı bağımsızlık, faşizme karşı demokrasi, kapitalizme karşı sosyalizm ufkuyla yaşamın tüm hücrelerinde yeniden doğmaktır.
Birleşik Haziran Hareketi, bir parti değil bir harekettir. Bedreddin’den de 1871 Paris’inden de 2013 Taksimi’nden de öğrenen ama öğrendiklerini yeniden üreten, MYK’sı olmayan komünal bir harekettir.
Birleşik Haziran Hareketi, Mao’nun “Devrim, bir ziyafet vermek, bir makale yazmak, bir resim çizmek veya bir nakış işlemek değildir,” sözünü unutmayan bir ciddiyetle hareket etmektir; hiçbir şeyi aceleye getirmemek; an ve gelecek, azami ve asgari program ilişkisini doğru kurmak, öznel değil gerçekçi olmaktır.
Hatırlanacak olursa, 1980 öncesinde halka dönük resmi ve sivil faşist saldırılar yoğunlaşmış, halkta da bu saldırılara karşı kendiliğinden de olsa bir direnme eğilimi gündeme gelmişti. Hareket, bu direnme eğilimlerini devrimci bir doğrultuya kanalize etmek üzere sürece müdahale etmiş, bunun bir parçası olarak direniş komitelerini gündeme getirmişti. Direniş komiteleri de hem direnme/savunma işlevi görüyor hem de gelecek toplumun nüveleri olma niteliği taşıyordu.
Haziran’daki tablo bir yanıyla da buna benziyor. Bu kez AKP eliyle gerçekleştirilen saldırılar var ve bunun karşısında halkta direnme eğilimleri mevcut. İşte Haziran’da en bütünlüklü haliyle sokağa yansıyan bu direnme eğilimini örgütlemek, programlı ve kalıcı ortak bir harekete dönüştürmek üzere Birleşik Haziran Hareketi adımı atılmıştır; bu yapıya, bireylerden toplumsal dinamiklere, hareket ve partilere kadar uzanan katılım çeşitliliği nedeniyle ittifak da diyebiliriz; tanımlı-programlı ve uzun erimli eylem birliği de…
AKP eliyle yürütülen saldırıları doğru anlarsak Haziran Hareketi’ni de anlarız
Birleşik Haziran Hareketi, AKP eliyle 12 yıldır sürdürülmekte olan saldırıların doğru okunması ve ona karşı bütünlüklü bir duruşun geliştirilmesidir. Sistem, özel yetkili parti AKP eliyle emperyalizmin ve işbirlikçi tekellerin ihtiyacına göre yeniden yapılandırılırken, kazanılmış hakların yanında sahip olunan değerler de boy hedefi yapılmıştır. Örneğin asimilasyonun kelime anlamı benzeştirmedir; gerçekte bu kabaca Kürdün Türkleştirilmesi, Alevinin Sünnileştirilmesi çabasıyla sınırlı olmayan bir saldırıdır; hedef öznenin niteliğini yitirtme, onu kendisi olmaktan çıkarmadır; ne o ne öteki yapılması, hiçleştirmedir. Çeşitli konularda yapılan çalıştayların özü budur; bunlar gerçekte değersizleştirme ve iç boşaltma çalıştaylarıdır; sadece fiziki bir saldırı değil, sahip olunan tüm hakların gaspı, tüm değerlerin tasfiyesidir; bir çeşit hiçleştirmedir.
Yeni sömürgecilik, bir yanıyla da emperyalist kültür + ehlileştirmedir. Bunun eğitimdeki karşılığı, dinselleştirme + ticarileştirmedir. İş yaşamındaki karşılığı, güvencesizlik + geleceksizliktir.
AKP’nin 12 yıllık süreci, bağımsızlık, demokrasi ve sosyalizme giden tüm basamakların sökülmesi, kazanımların sıfırlanması, örgütlülüklerin dağıtılmasıdır. İşte Birleşik Haziran Hareketi, bu toplam nedenlerle, sistemin dolayısıyla AKP’nin doğru okunması, saldırıların şifrelerinin çözülmesi ve buna uygun alternatifin geliştirilmesidir. “Ben”e karşı “biz”in, bireycileşmeye karşı toplumsallaşmanın, yarış ve rekabet yerine komünalitenin geliştirilmesi, sisteme karşı alternatifin bugünden adım adım inşa edilmesidir.
Evet, fiziki bir saldırı ve buna karşı fiziki bir direnç, güçlü bir halk hareketi gerekiyor. Bu nedenle Birleşik Haziran Hareketi, bir yanıyla direniş hareketi olmalı, diğer yanıyla geleceği birlikte kurmanın zeminini oluşturmalıdır. Doğa ve kent savunmasından ekonomik-demokratik haklara, ezilen kimliklerden sınıf sorununa kadar her zemindeki mücadele ortaklaştırılabilmeli, ezilenlerin yoldaşlığı sağlanmalıdır.
Redaksiyon Dergisi, Sayı: 11 , Mehmet Yeşiltepe