AKP iktidara geldiği günden bu yana uyguladığı politikalarla sermayenin has partisi olduğunu ortaya koydu sürekli. Onu geçmişteki benzerlerinden ayıran belki de bu noktadaki pervasızlığıdır. Kendi etrafında yer alan sermaye gruplarına ihaleleri hiçbir hukuk gözetmeksizin vermede, devletin kaynaklarını kendisine yandaş yaratmak ya da beslemek için kullanmada hiçbir parti onun eline su bile dökemez.
Bu pervasızlığın boyutu baskı ve zor aygıtlarını kullanarak oluşturdukları korku imparatorluğu büyüdükçe arttı. Şimdi artık üzerlerine atılı suçları tartışmaya bile gerek duymayacak bir özgürlüğe kavuştuklarını düşünüyorlar. Her suçlamayı ne kadar belgeli, bilgili olursa olsun bir çırpıda “sahte belge”, “Fettullahçı komplo”nun üretimi vb. nitelemeler ve tabi kontrol ettikleri medyanın manipülasyonuyla savuşturuyorlar. Ardından bu suçlamaları yöneltenleri bir kulpunu bulup etkisizleştiriyorlar.
Kılıçdaroğlu’nun açıkladığı, aralarında Erdoğan’ın oğlu ve kardeşinin de bulunduğu kişilerin milyonlarca doları vergi cenneti diye nitelenen bankalara yatırdıkları belgelerine de aynı muamele yapılmaya çalışılıyor. Daha ortaya çıkmadan önce “sahte, sözde” diyerek itibarsızlaştırmaya çalıştıkları belgeleri yok saymaya çalışıyorlar. Ötesi yavuz hırsız misali üste çıkmaya da… Kılıçdaroğlu’nu “milli güvenlik için tehlike” olarak niteleyip tehdit etmeye varıncaya kadar gözleri kararmış durumda. Bu kadar kokuşmuşluk ve çürümüşlük içinde olanlar açısından başka türlüsü de mümkün değil zaten. “En iyi savunma hücumdur” diyerek saldırıyorlar sağa sola. Bu pisliği örtecek kamuflaj malzemeleri kalmadı artık. Yaptıysak yaptık diyecek bir pervasızlığı görmemiz de yakındır.
Kısa süre önce Tayyip Erdoğan kendisi ve ailesi hakkında ileri sürülen böylesi iddiaların kanıtlanması halinde istifa edeceğini ifade etmişti. Geçmişteki gibi bu yönlü her türden bilgi, belge ve kanıtı sahte, montaj vs. diyerek savuşturacağına güveniyordu elbette. Şimdi de aynısını yapacak. Çevresi ve medyasının çoktan yapmaya başladığı gibi.
Sermaye düzeni yolsuzluk, rüşvet, sahtekarlık vb. gibi her türden yozluğu üreten bir bataklık gibidir. Kar, güç, iktidar elde etme gayreti dışında değer tanımaz. Kitlelerin öfkesi ve nefretini ayağa kaldırmamak için gizler bunu elbette. Açığa çıktığında ise faillerini kurban verir, ki kitleler nezdinde kendini yeniden üretebilsin, varlığını sürdürebilsin. Türkiye’de bunun bile yapılmaması ülkenin asgari burjuva demokratik öğelere bile sahip olmadığının, açık faşist bir süreçten geçtiğimizin göstergelerden biridir.
Ancak geniş halk kesimleri oynanan bu oyunu görmeye başlıyor. Bizler de bıkmadan usanmadan bu rezilliği her yerde, sokakta teşhir edeceğiz. Yüzlerindeki maskeyi indirmek, halk karşıtı niteliklerini, ikiyüzlülüklerini ortaya koymak için durmadan çalışacağız.
Tayyip Erdoğan istifa!
Oligarşi mezara halk iktidara!