Eylem, siyasetin devamıdır; sonuçları, siyasetin sınavıdır
Kürt sorunu, yalnızca Kürt (ezilen ulus) olmaktan kaynaklı hakların talep edilmesi ile çözülecek bir sorun değildir; çünkü Kürt halkının diğer halklar gibi aynı zamanda emeğinin sömürülmesi söz konusudur. Bu sorunlar, birinin diğerini yadsımayacağı biçimde iç içe geçmiştir. Dolayısıyla da Kürt halkı iki kez ezilmekte-sömürülmektedir. Bu durum, Kürt halkının, sınıfsal sömürü dahil tüm sorunlarının çözümü için, diğer halk kesimleriyle, toplumsal dinamiklerle mesafe oluşturmasını değil, birleşik mücadele zemininde yan yana gelmesini gerektiriyor.
Birleşik mücadele, ayrıştırıcı-kutuplaştırıcı adımlardan kaçınmayı, ezilenlerin birbirini gözetmesini, dinamiklerin birbirini zayıflatacak değil güçlendirecek şekilde konumlanmasını gerektiriyor. Hiçbir ezilenin, “beni ülke iklimi, bu iklimin diğer halk kesimleri üzerindeki etkisi ilgilendirmez; benim gücüm var, tek başıma karar verir uygularım, sonuçlarına herkes katlanır” deme lüksü yoktur. Gerçekte böyle bir hareket tarzının sonuçları, hareket sahibinin kendisi dahil bir bütün halinde tüm ezilenlere kaybettirir. Çünkü eylem, siyasetin devamıdır; ortaya çıkan sonuçlar, siyasetin sınavıdır.
Mücadelede enstrümanlar çeşitlidir
HDP’nin “en sert biçimde” kınadığı, tüm halk güçlerinin artılarıyla değil negatif sonuçlarıyla muhatap edildiği bir eylem, nasıl Kürt halkının yararına olabilir; eşitlik ve özgürlük mücadelesine ne türden kazanımı olabilir?
Mevcut zulüm-eziyet, bin yıllardır süregelen sınıflı toplum ilişkilerinin devamıdır. Dolayısıyla da tek bir kesimin değil tüm ezilenlerin sorunudur. Mücadelede enstrümanlar çeşitlidir; doğru zamanda doğru biçimde kullanılabildiğinde birbirini tamamlama özelliği vardır. Dolayısıyla da ezilenlerin mücadelesi de aynı anda aynı biçimde gündeme gelmese de tamamlayıcılık özelliğine sahip olmalıdır.
Tekrarlara düşülmemesi, kayıpların durması ve bedellerin kazanıma dönüşmesi için; öznellikle malul, uzlaşma ufuklu çizgi (müzakere için eylem çizgisi) bir an önce terk edilmeli, sınıflar mücadelesi zemininden gelen çağrılar, yöntemsel uyarılar dikkate alınmalıdır.
Halklar çaresiz değildir; devrimciler yaratıcıdır
Savaş ustası Giap, “Tüm halkı savaştırabilmeliyiz” diyordu. Bugün bir kez daha dönülüp bakılmalıdır. İmkânları sınırlayan, toplumu kutuplaştırmaya hizmet eden, sinme ve sokaktan çekilme etkisi olan bir eylem, tüm halkı mücadeleye katma amacına hizmet edebilir mi? Dünden bugüne devralınan tüm araçlar, yerinde zamanında işlevseldir; işlevsellik, ezberin-duygusallığın veya intikamcılığın işi değildir. Devrimciler yaratıcıdır; hele ki arkasında örgütlü bir halk desteği varsa, bu yaratıcılık, enstrüman kullanımında çeşitliliği ve ustalığı beraberinde getirir.
Koşullar ne denli zorlu olsa da Kürt halkı dahil hiçbir halk kesimi için çaresizlik tanımı yapılamaz. Yeter ki koşullar-dinamikler, güç dengeleri doğru okunabilsin, mücadele ezberle, duygusallıkla yürütülmesin ve imkânlar öznelliğe kurban edilmeden değerlendirilebilsin.
Daha önce de söylediğimiz gibi puslu hava da kutuplaştırıcı siyaset de AKP’nin beslenme kaynaklarıdır. Devrimcilerin yapması gereken, toz-duman oranını artırmak değil bir taraftan AKP’nin ve sistemin üzerine fener tutarak gerçekliğini görünür kılarken diğer taraftan halkın alanları boşaltmasına değil alanlara akmasına sebep olacak politikalar geliştirmektir. Özellikle OHAL’den başkanlığa kesintisiz bir geçiş için taşların döşendiği bir dönemde, diktatörlüğe karşı mücadele, istismara imkan vermeyen bir çizgide, özenle yürütülmelidir. Bu, devrimci-demokratik güçlerin birliği ve mücadelenin başarısı için olmazsa olmaz önemdedir. Tüm devrimci-demokratik güçlerin, bundan sonra atılacak her adımda, sürecin gerektirdiği hassasiyetleri ve bütünün kazanımlarını gözeterek hareket edeceğine inanmak istiyoruz.
Devrimci Hareket 14 Aralık Çarşamba 2016