Devrim yapmak; tüm haksızlıkları, çirkinliği, baskı ve zoru yok etmek ve insanı, mümkün tüm güzelliklerin olanakları ile tanıştırmak; devrimcilerin amacı, aynı zamanda da görevidir. Diğer bir ifadeyle; güzellik devrimci için bir amaçtır. Güzel olmamak, çirkinlikle barışık olmak, devrimcilikte yaşanıyorsa; bu, devrimciliğin devrimci olmayan yanıdır. Aslında tek başına insanca özellikler bile, kapitalizmin sömürü, baskı, eşitsizlik vb. özelliklerine tepki göstermeye, karşı çıkmaya yeterlidir. İnsandışılaşma, kapitalizmin yapısal bir özelliğidir. Buna karşı çıkanlar insandır. Bu insanlardan, tepki ile yetinmeyen ve kapitalizme karşı devrim yapmak üzere mücadele edenler ise devrimcidir. Devrim için savaşmayanlar, devrimci/sosyalist değildir. Devrimcilerin, olağanüstü gibi görünen pek çok özellikleri vardır. Zaten “olağan” olan, öylesine bir edilgenlikle tanımlanmıştır ki, devrimcilerin her an ve çok çeşitli biçimlerde bu normun dışına çıkması, “kahraman”laşması mümkündür. Nitekim devrimciliğin kendisi başlı başına, kahramanlık tanımı için yeterli bir nedendir. Erkan Uzuneminağaoğlu da insandır, devrimcidir, yoldaştır ve tabii ki kahramandır.
Katran koyuluğunda
bir uzun hava gibi
içime işliyor yokluğun
Ardından
bir ana gibi
oğul oğul iç çekmek de mümkün
Ama
benim istediğim bu değil
Yoldaşım benim!…
Tutun ellerime
Toprağa aldırma
Seni yıldızlara çekeceğim…
Sınıflar mücadelesini doğru kavramış olanlar, siyasal görevlerini, keyfi ölçülere veya tazyik altında bükülmüş olan değerlerin izin verdiği “kaçak güreşme” motiflerine göre değil, kavganın ihtiyaçlarına göre saptarlar. ERKAN yoldaş da, 12 Eylül Askeri Faşist Diktatörlüğü karşısında silahını kuşanıp, yoldaşlarıyla beraber dağları yeni meskenleri olarak belirlerken, olması gerekeni yapıyordu. Devrimci sorumluluk ve gereklilikleri, en sekmez biçimde sınava sokan olgu, devrimci pratiktir. ERKAN, böyle bir sınavı da kendisine yakışan biçimde vermiştir.
“Nöbetçiler ateş açar açmaz, Erkan ve yanındaki üç arkadaşı bulundukları evden dışarı fırladılar. Köyün yanındaki tepeye doğru çekilirlerken askerlerle karşılaştılar; çatışma köyün içinde başladı. Gruptaki iki kişi koruma ateşi altında tepeye vardılar. Sonra Erkan da onların yanına ulaştı. Geride bir tek Taner kalmıştı. Tepedekilerin yoğun koruma ateşi altında o da tepeye yöneldi; ama yolun yarısında vuruldu. Bunun üzerine Erkan, geri dönüp Taner’in yanına geldi, sürükleyerek götürmek istedi, olmadı. İkisi de askerlerin açtığı ateş sonucu oracıkta öldüler.”(Olayın bir tanığından)
Devrimci Yol’umuzun tarihine böyle bir pratik yazdıranlar, aynı zamanda onları nasıl anmamız gerektiğinin de verilerini sunmuştur. Savaşarak düşenler, savaşarak anılmalıdır. Özgürlük ve Dayanışma’nın ölçütünü ayakları altına serilen halının üzerinde oynamak olarak değerlendirenler böyle bir gerçeğe yabancıdırlar. Onlar, günü kurtarmakla iştigal ederler.
Devrimciler için sınıfsız toplum amacı, örgüt bilinci, devrim hedefi gibi konular hayati önemdedir. Bu hususta sağlanacak ilerleme tek tek örgütlenmedeki her bireyin heyecanı kadar bağlılığını da arttıracaktır. Bedel ödemenin göze alınması, bir koşullanma olmaktan çıkar, bilinçli bir gereklilik halini alır. Kişi, ölmesi gerektiğini değil, gerekirse ölebileceğini kavrar. Bunlar, aynı şeyler değildir. Kavganın amacı ve örgüt, devrim gibi olgular çok iyi özümsenmeli; kişi kendi güvenliği ile örgüt güvenliğinin taşıdığı iç içeliği ve devrimin kendi yaşamındaki somutluğunu hissetmelidir.
Bir gerilla için “Ben nasıl olsa öldürüleceğim.” ön kabulü bir zayıflık ve mağlubiyeti çağırma sebebidir.Gerilla, devrimci bir savaşçıdır. Dünyanın pek çok kesiminde görüldüğü gibi bağımsızlık mücadelesini zaferden zafere taşımış ve on yıllarca süren bir savaşta ayakta durmuş savaşçıların olduğu bilinmektedir. Her devrimci, her savaşçı, her mücadeleci ölmek için değil, daha çok var olmak ve daha fazla mücadele etmek için gayret sarfeder. Ölüm bir amaç değil, olasılıktır. Kavganın bütünü açısından gerekli hale geldiği durumlarda da, o bir amaç değildir; gerekliliktir. Kişi, örgütle ve örgütün amaçlarıyla ne denli bütünleşirse bu türden ikilemlerin sebep olabileceği tereddüt o denli dağılır.
Bir savaşçının iyi nişan alması, silahını temiz tutması, iyi gizlenmesi nasıl kendisinin kadar örgütün de güvenliğini arttırıyorsa; örgütün bütün halindeki başarısı da tek tek bireylerin başarısı ve güvencesi demektir. Her durumda somut olarak tanımlanamayabilen bu ilişki yer yer kişinin sağlığı ile örgütün sağlığını çelişik gibi gösterir. Bu, sorunun kendine has yanıltıcı görüntülerinden sadece biridir. Buradaki genel-özel diyalektiği, karşılığını bulabildiği oranda ruhsal ve fiziki bütünleşme, daha net göstergelerle ifadesini bulur.
DEVRİM ŞEHİTLERİ ÖLÜMSÜZDÜR!
ERKAN UZUNEMİNAĞAOĞLU ŞAHSINDA TÜM DEVRİM ŞEHİTLERİNİ SAYGIYLA ANIYORUZ!..
(*) 1999 tarihinde yayınladığımız ve Emperyalizme ve Faşizme Karşı DEVRİMCİ HAREKET Dergisi’nin 11. sayısında yer alan bu değerlendirmeyi taşıdığı güncel önem sebebiyle yeniden yayınlıyoruz.
17 ARALIK 2007
DEVRİMCİ HAREKET