İsrail, Savaş makinasının en gelişmiş silahlarını kullanarak ölüm ve yıkım kusuyor; kadınları, çocukları, bebekleri öldürüyor. Hastaneleri, okulları, ambulansları vuruyor. Yaralıların tedavisini; ilaç sevkini önlüyor. Yaralılarda uranyum tespit ediliyor. Gazze üzerine fosfor bombaları yağıyor. Kim bu İsrail; bu gücü, bu cüreti nereden alıyor? İsrail söz konusu olunca uluslararası hukuk neden iflas eder? BM neden karar alamaz?
Çünkü İsrail’in arkasında küresel sermayenin gücü, dünyanın en büyük teröristi ABD var. Bu nedenle Arap ülkeleri dahil bölgedeki tüm devletler ya suskun ya da timsah göz yaşları döküyor. Bu savaş, Yahudi-Müslüman savaşı değil, emperyalizmin bölge halklarını sindirme, direniş eğilimlerini ehlileştirerek teslim alma savaşıdır. Bu saldırıya ABD ile işbirliği yapan tüm bölge devletleri ortaktır. Filistin’in gerçek dostları halklardır.
Dünya halkları İsrail’i, barış gönüllüsü Rachel Corrie’yi buldozerle ezerek öldürmesinden, insanların kemiklerini taşla kol kırarak yaptığı işkencelerden, 41 yıldır işgal altında tuttuğu Golan Tepeleri’nden, Sabra-Şatilla’dan, Cenin Kampı’ndan, soykırıma varan sayısız katliamdan tanıyor.
Bir ülke düşünün ki yarısı her türlü zorbalık sonucu gaspedilmiş, diğer yarısı ise işgal edilmiş; sudan elektriğe, ısınma imkânlarından yiyeceğe kadar tüm ihtiyaçlar işgalci gücün elinde keyfi bir denetime tabi tutulmuş ve insanlar yarı tutsak bir yaşama mahkum edilmiştir. Orada çocuklar savaşın içinde doğar. İlk tanıştıkları oyuncak silah, ilk silahları sapan, ilk mermileri taştır. Erken büyür Filistin’de çocuklar. Her an öldürülme ihtimali, ölümü sıradanlaştırır.
Filistin’de tüm yaştan insanlar direniş kuşağıdır; direniş, bir yaşam biçimidir. Öyle bir direniştir ki şarkılara, şiirlere taşınmış; yönetmenlerin, ressamların esin kaynağı olmuştur.
Filistin’e nasıl destek verileceği veya İsrail’e karşı nerede ve nasıl durulacağı doğru saptanamadığında hedef şaşırma olasılığı yüksektir. ABD’ye ve onun işbirlikçisi devletlerin uygulamalarına karşı durulmadan İsrail’e karşı durulamaz.
Yaşananlar ABD’yi ve işbirlikçilerini halkların nezdinde teşhir etmiştir. Bu aşamada gündeme sokulan ateşkes çabaları, İsrail’in imajını düzeltme ve elini güçlendirme üzerine kurulmuştur. Bölgeye “barış gücü” adı altında asker gönderilerek Filistin’in iradesi bütünüyle teslim alınmak istenmektedir. Türkiye egemenlerinin bu konudaki gayretkeş tutumları taşeronluk eğiliminin vardığı boyutu yansıtmaktadır.
Filistin Ortadoğu’nun kalbi, emperyalizme ve onun işbirlikçilerine karşı verdiği mücadele ile dünya halklarının onurudur. Filistin’in teslim alınması, tüm bölge halklarının geleceğini etkileyecektir. Oradaki kuşatmada bizler de tutsağız. Gazze’den yükselen duman bizim de genzimizi yakıyor. Onlarla aç, onlarla ilaçsız ve yaralıyız. Onları sahiplenmek kendi onurumuzu, kendi geleceğimizi sahiplenmektir. Gazze’deki ablukayı dağıtmak, saldırıyı durdurmak ve İsrail’i işbirliği yaptığı güçlerle beraber teşhir etmek için herkesin yapabileceği bir şey mutlaka vardır. O halde vakit geçirmeden harekete geçelim. Gazze yanıyor. Filistin öldürülüyor. Yarın çok geç olabilir.
9 OCAK 2009
DEVRİMCİ HAREKET