“Biz Marksistler,
her türlü savaşın gözü kapalı karşıtı olanların sınıfına dahil değiliz.”
Ülkenin OHAL’le yönetildiği, 12 Eylül mirası “neoliberalizm+dinselleştirme”nin gereklerinin azami boyutta yerine getirildiği, TSK’nin ÖSO ve ABD işbirliğinde Suriye’ye harekât düzenlediği koşullarda, bir “Barış Günü” daha kutlanıyor.
1 Eylül 1939, Nazi ordularının Polonya sınırlarını aşarak insanlığı İkinci Paylaşım Savaşı cehennemine sürüklediği tarihtir. Nazilerin yenilmesi ve Reichstag’a orak-çekiçli bayrağın dikilmesiyle bütünlük içinde bu tarihin ezilen halklar adına özel bir anlamı vardır. Ancak Sovyetlerin ve Varşova Paktı’nın dağılmasından sonra büyük oranda kutlanmasından vazgeçilmiş, yanlış anlamlandırmalar olmuş, zorlama denklikler kurulmuştur.
Savaş ve barışta sınıfsal ölçü
Lenin’in “Sürekli ve demokratik barış isteyen herkes, hükümetler ile burjuvaziye karşı, bir iç savaştan yana olmak zorundadır” sözleri, barış tanımında sınıfsal ölçüye işaret eder. Bu bağlamda bugün emperyalizm ve işbirlikçileri tarafından işgal altında tutulan, hemen tüm değerleri yağmalanan Suriye için barış, bu zorba güçlerin bir bütün halinde geri çekilmesi ve demokratik Suriye’nin bizzat halk tarafından kurulmasıdır. Kürt halkı için barış, çatışmaların “amasız fakatsız” durması değil, ödenen bedellerin karşılığını bulması, demokratik tüm taleplerin karşılanmasıdır.
Özetle, savaşı hayatın kılcallarına dek taşıyan, insan ve doğa ürünü her türlü değere/güzelliğe kast eden, talan ve yağmayı temel hareket noktası seçen egemen güçlerle barış olmaz. Çünkü onların barıştan anladığı; itirazdan, hak arama ve özgürleşme mücadelesinden vazgeçmektir.
Mücadelede ateşkesler, bir çeşit “molalar” elbette olur. Ancak bu, mücadeleden vazgeçmek amacıyla değil daha ileri kazanımlar perspektifiyle yapılmalıdır. Tam da bu bağlamda Lenin’in söyledikleri hâlâ günceldir. “Hiçbir anlama gelmeyen, hiçbir yükümlülük getirmeyen barışçı dilekleri imanla tekrarlayan biri, demokratik bir barışın gerçek taraftarı değildir; demokratik bir barışın gerçek taraftarı, bugünkü savaşın emperyalist karakterini, bu savaşın hazırladığı emperyalist barışı teşhir eden ve halkları kendi cani hükümetlerine karşı bir devrime çağırandır.” (Lenin)
Reichstag’a dikilen bayrak
1945 Mayıs’ında Reichstag’a dikilen bayrak, bir anlaşmanın-uzlaşmanın değil, büyük bedeller göze alınarak emperyalizme ve faşizme (son tahlilde savaşa) karşı yürütülen ve başarıya ulaşan mücadelenin simgesidir. Bu bayrak, emek-sermaye çelişmesinde emeği ifade eder; kimlik sorunları dahil ezilenlerin tüm sorunları için mücadeleyi, eşitlik-özgürlük ve barışı sembolize eder.
Barış gününde, genelde Suriye’ye özelde Cerablus’a yönelik emperyalizm ve gericilik odaklı tüm müdahalelere karşı çıkılmalı; ancak barış, Suriye’deki savaşın durmasına da Kürt sorunu bağlamlı çatışmasızlığa da indirgenmemelidir.
Şimdi savaşa, en haksız olanından başlayarak karşı durma ve başta eşitlik-özgürlük olmak üzere, kazanılması gereken tüm haklar için savaşma zamanıdır.