KORE DEMOKRATİK HALK CUMHURİYETİ
EMPERYALİZMİN ŞANTAJ VE TEHDİDİNE BOYUN EĞMEYECEĞİNİ GÖSTERDİ
Emperyalizm çağında medya, insanları bilgilendirmek için değil düşünmesini engelleyerek aptallaştırmak için çalışıyor. Egemenler için gerçek, yaşanan değil kurgulanandır. Hükümetler hayal ettikleri, gerçekleşmesini çok istedikleri bir proje için milyarlarca dolar akıtarak düşünce kuruluşları adı altında örgütlenen çeşitli kuruluşlara sipariş verirler. Bu kuruluşlar ise ellerindeki imkanlar ve kurmuş oldukları ilişkiler üzerinden adeta toplumu hipnotize ederek algıları yönlendirmeye çalışır.
Hatırlanacağı gibi yakın geçmişte çeşitli deneyimlerle bu olgu, su yüzüne çıkmış, ancak istenilen elde edildikten sonra gerçeklerin ortaya çıkmasının da pek bir önemi kalmamıştı. Çağımızın düşünce üreten kuruluşları Goebbels’e rahmet okutacak olgunluğa erişmiştir. Körfez Savaşı sırasında petrole bulanmış karabatak kuşu görüntülerinin Saddam’ın denize döktürdüğü petrolün yarattığı çevre felaketi olduğu sabah akşam propaganda edilmiş, ancak yıllar sonra o görüntülerin Fransa’da batan bir tanker sonucu oluşan bir çevre felaketi olduğu ortaya çıkmıştı. Ismarlama habercilik ve algı yönlendirmesini Küba devriminin üç komutanından biri olan Raul Castro’nun (diğer ikisi Che ve Fidel’dir) cumhurbaşkanlığına getirilmesi sırasında da yaşamıştık. Küba’da hanedanlığa geçildiğine dair bilgi kirliliği etrafa saçılmış, ülkemizde de pek çok aklı evvel, emperyalizmin değirmenine su taşımıştı.
Irak Savaşı sırasında dünya, iliştirilmiş gazetecilik kavramıyla tanıştı. O dönem pek çok basın mensubunun bölgeye gitmeden önce çeşitli eğitimlerden geçirildiği ve bir sözleşme imzalatılarak neyi görüp görmeyeceklerinin belirlendiği ortaya çıktı. ABD tankları içinde taşınan, işgal edilen yerlerde hazırlanmış senaryoyu sahneye koyan bu gazeteciler işgalcilerin çiçeklerle karşılanacağı masalını anlatıyorlardı.
Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti ve önderlerine dönük kara propagandanın da hazırlığı çok önceden yapılmış bir projenin adım adım uygulanması olduğu görülüyor. Önce KDHC’de yaşayan insanların açlıktan öldüğü, yoksulluğun-sefaletin kol gezdiği ülkede önderlerin saraylarda yaşadığı yalanı yayılmaya başlandı. Devamında despot, saldırgan bir önderlik portresi çizilmeye çalışıldı. Ancak tüm kara propagandaya rağmen KDHC, halkıyla bütünleşmiş olduğunu çeşitli defalar dosta düşmana gösterdi.
KDHC, EMPERYALİSTLERİN HESAPLARINI BOZMAYA DEVAM EDİYOR
Reel sosyalizmin yıkılmasının ardından zor günler geçiren KDHC kısa sürede toparlanıp emperyalizme kolay kolay teslim olmayacağını gösterdi. Teknoloji, tarım ve sanayi alanlarında yakaladığı başarıların ardından silah sanayinde de emperyalistler için kolay lokma olmayacağını ispatladı. KDHC, 2006 ve 2009 yıllarında yaptığı nükleer denemelerle emperyalistlerin tehdit ve şantajlarına boyun eğmeyeceğini gösterdi. KDHC, uzaya uydu fırlatarak ve orta-uzun menzilli füze denemeleriyle ABD’nin BM kanalıyla üst üste ambargo kararları aldırtmasının teslim almaya yetmeyeceğini gösterdi.
Mart ayında G.Kore’ye ait Cheonan adlı savaş gemisi batarken 46 asker öldü. ABD ve ortaklarının göstermelik soruşturmasında KDHC sorumlu tutuldu. Ancak K. Kore’nin bağımsız soruşturma yapılması teklifi kabul edilmedi. Yeni ambargoların ardından ABD-G.Kore, tatbikat adı altında sürekli tahriklerini sürdürdü. Bu yıl içinde birbiri ardına yapılan tatbikatlarla adeta KDHC abluka altında tutuldu. Ambargo adı altında en temel ihtiyaçlarını dahi karşılamasına izin verilmemekle kalınmayıp, üzerine silah doğrultulan bir ülke düşünün. Katile hiç ses çıkarmayıp mağdurun kendisini savunmak için can havliyle yaptığı hamleyi şiddet saymak hangi anlayışa sığar.
24 Kasım tarihinde KDHC’nin Güney Kore’ye ait Yeonpyeong adasına top atışı yapması sonucu 2 askerin öldüğü ve çok sayıda yaralı olduğu açıklandı. Ardından KDHC’nin ‘suçları’ sayıp dökülmeye başlandı. KDHC’nin ilk saldırının düşmandan geldiğini söylemesi uluslar arası basın tarafından haber değeri bile taşımadı.
ABD’nin Pasifik Okyanusu’yla ilgili hesapları ve attığı adımlar irdelendiğinde bu durumun hiç yadırganmaması gerektiğini hatta bir senaryonun adım adım uygulandığını görürüz. ABD, sadece bu yıl içinde Avustralya, Japonya, Y.Zelanda, G.Kore, Kamboçya, Vietnam, D.Timor vb. birçok ülke ile tatbikat adı altında çeşitli askeri girişimlerde bulundu. Kriz sürecinde ABD’nin militarist yöntemlere daha sık başvuracağı anlaşılıyor. Kışkırtma, tehdit, şantaj yoluyla önüne çıkan tüm engelleri ezmeye çalışacağı bir sır değil.
ABD, bir yandan KDHC’ni tehdit olarak göstererek G.Kore, Japonya üzerinde daha çok denetim kurmaya çalışırken diğer yandan yeni üsler, asker sayısının artırılması, silah satışı gibi yollarla bölgedeki hakimiyetini pekiştirmeye çalışıyor.
ABD, KDHC üzerinden Çin ve Rusya’yı sıkıştırmayı planlıyor. KDHC’ni bahane ederek Pasifik Okyanusu’nda daha fazla uçak gemisini, denizaltı vb. konuşlandırıp Çin’i denizden de kuşatmanın peşinde.
Lizbon toplantısında NATO’nun gelecek on yılını kapsayan yeni stratejisi açıklandı. Hemen ertesinde böyle bir olayın yaşanması emperyalistlerin acelelerinin olduğunu gösteriyor. Yeni konsepti uygulamak için bahane arayan emperyalistler için KDHC, kurdun suyunu bulandıran kuzudur.
Emperyalizm, tarihinin en ağır krizlerinden biriyle boğuşurken militarizmin görülmemiş düzeyde artacağını çeşitli biçimlerde ifade etmiştik. Emperyalist merkezlerde hazırlanan senaryoların girdabına kapılmadan satır aralarında da olsa saklanmaya çalışılan gerçekleri bulup çıkarmak tarihsel bir sorumluluktur. KDHC, haklıdır ve bu haklılığını emperyalizm karşısında diz çökmeyerek gösteriyor. Halkların örgütlü mücadelesi olmadan bu saldırılar durdurulamaz. KDHC’ni yalnız bırakmamak dünyadaki tüm ilerici güçlerin sorumluluğudur.
Kahrolsun emperyalizm, yaşasın halkların onurlu mücadelesi!
Emperyalizm yenilecek, direnen halklar kazanacak!
25 KASIM 2010
DEVRİMCİ HAREKET