KADDAFİ’NİN LİNÇ EDİLEREK ÖLDÜRÜLMESİ
EMPERYALİZMİN YÜZÜNÜ BİR KEZ DAHA ORTAYA ÇIKARMIŞTIR
Tarihi boyunca dünyanın her kıtasında barbarlığı halklara reva gören emperyalizm son hamlesiyle Kaddafi’yi katletti. Egemen aygıtlar ise (yazılı ve görsel basın) bu durumu bir diktatörün hazin sonu diyerek doğal bir sonuçmuş gibi göstermeye çalıştı. Linç haklı gösterilip, devrim başarıya ulaştı gibi söylemler ardı ardına televizyon ekranlarını ve gazete sayfalarını süsledi. Manşetlerde “Çöl Tilkisi öldürüldü”, “döve döve öldürdüler”, “bir diktatör daha düştü” gibi vurgular dikkat çekti. Bu kadarla da yetinilmedi ve Kaddafi’nin cesedi bir pazarın soğuk hava deposunda halka sergilenmeye başlandı. Cep telefonları ve kameralar eşliğinde Kaddafi’nin cesediyle poz verme yarışı başladı.
Bu görüntülere yıllardır aşinayız. Romanya’da Çavuşesku’nun katledilmesinden, Saddam’ın bir bayram günü idam edilmesine kadar gerçekleştirilen tüm infazlar bu tür yöntemlerle halkların bilincini yönlendirme çabası olarak kullanılmıştır.
Kaddafi’nin yaralı olarak yakalanmasına rağmen, linç edilerek öldürülmesi de emperyalizmin bilinçli bir tercihinin sonucudur. Medya üzerinden dünya kamuoyunu yönlendiren emperyalist güçler, tüm dünyaya mesaj vermek istemiştir. Dolayısıyla Emperyalizm, direnenlerin sonunun basına dağıtılan fotoğraf ve görüntülerdeki gibi olacağını vurgulama ihtiyacı hissetmiştir. Özellikle Kaddafi kanalizasyon borusunda yakalandı vb. açıklamaların, emperyalist saldırganlığa karşı direnenleri aşağılama çabası olduğu çok açıktır.
Öldürülme görüntülerinden sonra BM tarafından yapılan ölüm biçimi araştırılsın biçimindeki açıklamalar ise ikiyüzlülüğün diğer bir yanını oluşturmaktadır. Çünkü hatırlanacağı gibi Ulusal Geçiş Konseyi, Kaddafi’yi öldürenlere 2 milyon dolar ödül ve hukuksal takipsizlik garantisi vermişti.
Kendi bunalımlarını aşmak için dünyanın her tarafında kan döken emperyalist güçler, bugün Libya’da zafer çığlıkları atıyorlar. Zira yaklaşık sekiz aydır havadan ve karadan yaptıkları tüm saldırılara rağmen, kazanmaları kolay olmadı. Ancak tıpkı Afganistan ve Irak’ta olduğu gibi Libya’da gösterdi ki emperyalizm, direnen halklar karşısında acze düşmekten kurtulamamaktadır. İşbirlikçileri sayesinde içeriden aldığı onca desteğe rağmen emperyalizme sekiz ay direnen Libya, Suriye için adeta bir direniş örneği olmuştur. Bu bağlamda daha organize bir direniş karşısında emperyalizmin diz çökeceğinden kimsenin kuşkusu olmamalıdır.
Ve hangi sebeple olursa olsun, emperyalizmin bölgedeki varlığından çıkar damıtmak, hiçbir halkın yararına değildir. Bölgede yaratılmaya çalışılan, etnik, dinsel ve kardeş kavgalarına dönüşen provokasyonlarla beraber temel hak ve özgürlüklerin daha da kısıtlanır hale gelmesi bunun en büyük kanıtıdır. Emperyalizmin müdahalesiyle birlikte “bahar”ın halka herhangi bir kazanımı olmayacağı gibi ileride faturası daha da ağırlaşacaktır. Ortadoğu bu açıdan bol deneyim sahibi bir çeşit laboratuardır.
Libya’da bugün için emperyalizm ve işbirlikçileri kazanmış gibi görünse de uzun vadede bunun tersinin mümkün olduğu, yine Libya tarihinden bilinen bir gerçektir. Ömer MUHTAR’ın antiemperyalist damarının o topraklara hala kan taşıdığı unutulmamalıdır. Ve biz inanıyoruz ki Libya halkı, bağımsızlık ve demokrasi bayrağını kendi ülkelerinde er ya da geç mutlaka dalgalandıracaktır.
KAHROLSUN EMPERYALİZM!
YAŞASIN ORTADOĞU HALKLARININ KARDEŞLİĞİ VE EMPERYALİZME KARŞI ONURLU DİRENİŞİ!
24 EKİM 2011
DEVRİMCİ HAREKET