Bir devrimci nasıl anlatılır?
“Bir devrimci nasıl anlatılır” sorusu, “Bir devrimci nasıl anlatılmaz” sorusuyla beraber ele alınmalıdır. Örneğin bir devrimci, yaşarken de üretir ve yaparken de eleştirirken de politik olmak zorundadır. Bu, soldaki muarızlarını, Marksizm’den saptığına, reformist vb. olduğuna inandığı kesimleri eleştirirken de sisteme yönelik politik mücadele verirken de geçerlidir.
Bu tutarlılığı sergileyen, yaşamları boyunca devrimci değerlerle anılan devrimci kadrolar, yaşamını yitirdikten sonra Lenin’in de belirttiği gibi egemen sınıflar, söz konusu devrimcileri, “zararsız putlara” dönüştürmeye, devrimci teorilerinin içini boşaltıp devrimci uçlarını törpüleyip bayağılaştırmaya çalışır.
En yaygın yöntemlerden biri de magazinleştirmedir; bu, söz konusu devrimcinin, uğruna bedel ödediği, yaşamına içererek bir kimlik haline getirdiği değerler ve yaşamının temelini oluşturan kesitler üzerinden değil de ikincil, önemsiz, hatta dedikoduya varan ayrıntılar üzerinden anlatılmasıdır. Gerçekte yapılması gereken, devrimci özneyi, büyük resmin içinde tüm dönemleri ve değerleriyle, yaşayan bir nitelik olarak aktarmaktır.
Kişinin de kurum ve olguların da sınıfsal bakış açısıyla değerlendirilmesi, sözlü ve fiili duruştaki isabet için olmazsa olmaz önemdedir. Örneğin Ulaş Bardakçı’nın, duruşma sırasında “mahkeme heyetine güven duyup duymadığı” sorusuna verdiği yanıt tam da bu açıdan tutarlı ve öğreticidir. Ulaş, heyette görev alan şahısların hiçbirini tanımadığını söyler. Ama Mahkemenin bağımsız bir mahkeme olma niteliğine sahip olmadığı için istifa etmeleri gerektiğine dikkat çeker.
Biz de tüm dost ve düşmanlarımızı şahsi olarak tanıyamayız. Bu nedenle, kişiselleşmiş niteliklerden çok sınıfsal nitelikler üzerinden yaklaşım geliştirilmelidir. Örneğin aynı dönemde yaşamamış da olsak Ulaş’ı, Mahir’i veya yine hiç görmemiş de olsak Hitleri, Mussolini’yi vb. anlatabilir, değerlendirebiliriz. Bu yaklaşım, faşist bir kurum içerisindeki bir görevlinin gülümsemesinin neden kurumun niteliğini değiştirmeyeceğini, benzer şekilde devrimci bir kurumdaki şahsi bir yanlışın neden kurumun niteliği olarak görülemeyeceğini anlamak açısından da önemlidir.
Devrimcilik, eğer bilimin hayata uygulanması ise, Devrimci Yolculuk da bunun en doğru, en bilimsel yorumu ise, bu değerlerin somutlandığı ideolojik-politik hattın hayata geçirilmesinde yaşamını yitiren yani değerleri uğruna yaşamını feda eden Önder Babat, Devrimci Yol’dan Devrimci Hareket’e uzanan değerlerin niteliği ve devamlılığı anlaşılmadan anlatılamaz, hak ettiği biçimde de anılamaz.
Somut durumun somut tahlili ve Önder
Devrimci Yol, içinde bulunulan tarihsel kesitte, somut durumun somut tahlilini yapıp sınıflar mücadelesine yanıt olmaktır. Bu duruş, antiemperyalizmi antifaşizmle aynı programda görebilmeyi, itiraz ve mücadeleyi alternatif oluşturma çabasıyla beraber ele almayı gerektirir. Devrimci Yol’da, “hayat işçi, köylü, öğrenci gençliği bir araya getirdi” diyen Mahir’in/THKP-C’nin mirasına uygun olarak; farklı kuşaklar, toplumsal kesimler ve dinamikler aynı değerlerin örgütleyicisi olmuştur. Bolşeviklerin Menşeviklerle ayrışmasında olduğu gibi Mahirlerin ASD’ye Açık Mektup’unda belirtilen, sürecin ilk etabında örgütsel yapıda emekçilerin ağır basmasının zorunlu olmadığı kıstasından demokratizm hatasına düşmemeye kadar bir bütün halindeki kavrayış, Devrimci Yol’da güncellenmiş; Devrimci Gençlik, Devrimci Yol’a uzanan sürecin ön basamaklarını oluşturmuştur.
Önder Babat da 2000’li yılların başında somut durumun somut tahlilini yapan ve sınıflar mücadelesine yanıt olan Devrimci Hareket saflarında örgütlenmiş, NATO’nun 2004’teki İstanbul Zirvesi öncesinde, emperyalizmin temsilcisi ve faşizmin uygulayıcısı iktidar tarafından katledilmiştir.
Önder Babat’ın planlı bir devlet suikastıyla katledilmesi, iktidarın faşist niteliğinin olduğu kadar emperyalizmle ilişkilerinin de somut ifadesi olmuştur.
Önder Babat Devrimci Yol’dur
Ortaya çıktığı tarihsel kesitte, sınıflar mücadelesinin gerektirdiği somut ve sonuç alıcı çözümler üretebilmek üzere teori ile pratiği, dünle bugünü, parçayla bütünü birleştirip hem toplumsal maya hem de pusula olabilen Devrimci Yol, örgütsel dağılma yaşadığı 1980 sonrasında da ideolojik politik devamlılığını taşıyıcı kadrolar ve yeniden üretime imkan tanıyan örgütsel ilişkiler üzerinden devam ettirmiştir.
İşte Önder Babat da Devrimci Yol’un devamlılık sağlayan kaynaklarından beslenmiş ve yeniden üretim zemininde bir süre sonra kendisi de devamlılığın güvencesi olmuştur.
Devrimci Yol, basitçe sembollerle anlatılabilecek veya tek tek isimler üzerinden takibi yapılabilecek bir hareket değildir. Kavranabildiği ölçüde yeniden üretilen, doğmalara sığmayan bu hareketin ikili görev tanımı içerisinde, temel tali ilişkisi gibi kadro ve toplum, an ve gelecek ilişkisi de vardır. Bir taraftan sisteme itirazı örgütleyen diğer taraftan gelecek tasavvuruyla hareket edip alternatifi soyuttan somuta indiren üretimlerin içerisinde bulunan Önder Babat, Devrimci Yol’un reel sosyalist zemine eleştirel bakışını da kavramış ve yeni insan tanımına uygun yoldaşlığın gereklerini yerine getirmiştir.
Önder Babat Devrimci Gençlik’tir
Devrimci Gençlik, gerek partileşmenin yaşandığı Aralık 1970 öncesinde gerekse Devrimci Yol’un tarih sahnesine çıktığı 1977 öncesinde, daha nitelikli bir örgütsel yapının ortaya çıkışında ideolojik politik ve örgütsel olarak rol alırken, aynı zamanda popüler kültürle yozlaştırılmış gençliğin antitezi olmuş, sistemin gençliğe yönelik tasarımlarını bozmuştur.
Önder Babat’ın öğrenci olduğu ve gençlik mücadelesi içinde bulunduğu 2000’li yıllar, gerek dünya ölçeğinde gerekse Türkiye’de yeni düzen arayışlarının yoğunlaştığı yıllardı. Mücadele, küresel boyuttaki emperyalist politikaları da emperyalist kültürü de reddetmeyi, bulunulan her alanda alternatif geliştirmek üzere rol almayı gerektiriyordu. Önder’in okula sığmayan, sınıflar mücadelesinin gerektirdiği her alana uzanan mücadelesi, Devrimci Gençlik bilincinin 30 yılı aşkın birikiminin somutlanmış ifadesiydi.
Bugün kapitalizmin hiçbir kör nokta bırakmayacak şekilde en ücra noktalara kadar yayılıp nüfuz etmesinden, toplumsal dinamikler de örgütsel yapılar da tek tek bireyler de nasibini alıyor. Toplumsal olan her şey dağılıyor. Bireycilik toplumsallığı baskılıyor. İşte Önder bu açıdan da gençliğin liberal rüzgara teslim olmayan niteliğini temsil etmesi bağlamında örnekti; ışıltılı olana değil doğru ve gerekli olana yönelir, uzun erimli duruşun gerektirdiği sabrı ve seçiciliği yaşamın tüm kesitlerine taşırdı.
Önder Babat alternatiftir
Önder Babat, bir devrimcinin felsefeyle de sanatla da ilgili olması gerektiğinin, bu niteliklerin, alternatif bir gelecek düşü kurmak üzere, derinleşmek ve yeniden üretmek için tayin edici önemde olduğunun somut/fiili kanıtıdır.
Gorki, “Felsefesiz yapamayız, çünkü her şeyin bilmemiz gereken gizli bir anlamı vardır” demişti. Önder Babat, bu bilinçle felsefi birikim oluşturmuş; gelişmelerin sınıfsal arka planını gören bir bakış açısına sahip olmuştur. Aynı zamanda sanatsal faaliyetlerde de bulunan, okuyan ve uygulayan Önder, hayatın yeniden üretimi, gelecek tasavvuru vb. konularda kazandığı deneyimle; günü kurtarmakla yetinen, dogmatizme düşen veya yeni insan tasavvurunda zorlanan kesimlerin aksine, yabancılaşmanın antitezini geliştiren Hareket’in üretimlerinin içinde olmuştur.
Devrimci Yol’da da olduğu gibi Devrimci Hareket’te de o güne kadarki sosyalist deneyimlere eleştirel bakan ve bürokratikleşmeden geriye dönüşe kadar çeşitli meselelere çözüm getirmek üzere, araştırma-değerlendirme ve çalışmalar yapılmıştır. Sanatın incelik ve yeniden üretim ufkunu, felsefenin de derinlik kazandıran niteliklerini kimliğine içerebilmiş olan Önder Babat, kısa süren devrimci yaşamında Hareket’in bu alandaki çalışmalarına hızla vakıf olmuş ve yaptığı çalışmalarla katkıda bulunmuştur.
Kağan, estetiği “gerçekliğin insanlar tarafından estetiksel olarak özümlenmesinin bilimi” olarak tanımlar ve çirkinliği de bu bilimin konusu olarak ele alır. (Prof. M. Kağan, Güzellik Bilimi Olarak Estetik ve Sanat) Bu, karşıtların birliği olduğu kadar, yaşamın diyalektiğidir; estetiğin mücadeleye içerilmesini ve yöntemsel ilkeleri gözeten bir yeniden üretimi gerektirir. Bir başka bağlam içinde Georg Lukacs, yeni bir toplum düzeni için gerekli olan insan niteliklerinin bulunup çıkarılmasını, devrimci sanatın amaçları arasında sayar.
Yabancılaşmanın çürütücü, yozlaştırıcı etkisinin yaşamın kılcallarına dek nüfuz ettiği ve alternatif arayışının öneminin giderek arttığı günümüz koşullarında, bu yaklaşım, alternatif toplum ve değerleri için önemli ipuçları verir.
Alternatif ufuklu böyle bir yaratıcılık, mücadelede ve üretimde devamlılığın güvencesidir. Bu bağlamda Önder Babat; Mustafa Özenç’ten Mine Bademci’ye, Recep Demir’den Teoman Ayvaz’a uzanan devamlılığın ifade ettiği yoldaşça bütünleşmenin güncellenmiş tamamlayıcı basamaklarındandır; Devrimci Yol’un/Hareket’in öldürülemeyen niteliğidir.