Önder Babat, 3 Mart 2004’te katledildiği andan itibaren, kendini genelde devrimcilerin, özelde Devrimci Yol ‘un onur hanesine yazdırarak ölümsüzleşmiş bir devrimcidir. Tüm devrim şehitleri gibi o da devrimcilerin ilgi ve hafızasına bir daha kazınmamak üzere yerleşmiştir. Bu bağlamda onula ilgili bilginin, haber, vb. gelişmelerin ilgi görmesi normaldir.
Son olarak, DHKC’nin 6 Şubat tarihli açıklamasında, cezalandırılan bir “kontracı”nın ağzından Önder‘le ilgili aktarılan bilgi de adeta kartopu gibi büyüyen bir ilgiye dönüştü. İlk bakışta her şey normal gibi görünüyor. Nitekim biz de 8 Şubat’ta yaptığımız açıklamada buna değinmiştik. Ne var ki bu arada yaşanan gelişmeler, ikinci bir açıklama yapmayı ihtiyaç haline getirdi.
Gerçekte DHKC bildirisinde geçen ve cezalandırılan “kontracı”nın sadece bir duyumuna dayanarak verilen bilgi, Önder’in katilleri için öz itibarıyla bilinenin dışında ek bir boyut içermiyordu. Hatta Önder‘in katledilmesinden sonra bize ulaşan çeşitli duyumlardan sadece biridir. Bu duyumun farkı, bizden önce doğrudan (internete yüklenerek) kamuoyuyla paylaşılması ve her türlü yanlış yorum ve anlamaya açık bir zeminde adeta kontrolden çıkmasıdır. Biz, onlarca kişi tarafından ya “ Önderin katili bulunmuş ” ya da “ Önderin katili cezalandırılmış ” iddiası ile “ gözünüz aydın ” denilerek arandık. Son olarak Birgün Gazetesi bunu geliştirip işi, Hakan Saraylıoğlu’nu “Önder Babat‘ın katili”olarak yansıtma noktasına dek vardırdı.
Birgün gazetesi, DHKC’nin bildirisindeki Hakan Saraylıoğlu ile ilgili bilgileri yalan/yanlış duyumlarla harmanlayıp kötü bir habercilik örneği sergiledi. Başlığı “ Babat cinayeti zanlısı öldürüldü ” biçiminde atan Birgün, haberin devamında işi “yetkili”lere kadar dayandırmış;
“ Önder Babat cinayetinden sorumlu tutulan Hakan Saraylıoğlu geçtiğimiz hafta ölü bulundu. (…) Ceset üzerinde darp izlerine rastlanırken yetkililer Saralıoğlu’nun Önder Babat‘ın öldürülmesinden sorumlu tutulan kişi olduğunu açıkladı .” (Birgün gazetesi 10 Şubat 2006)
Bu durum, en iyi ihtimalle, kulaktan kulağa bir sözcük fısıldayıp, son kişiye gelinceye dek ne denli değiştiğini görme oyunu oynamaya benziyor. Ancak, Önder Babat kimsenin ne oyun, ne asparagas, ne de sömürü malzemesidir. Katlediliği dönem nasıl cinayetin sıradanlaştırılması çabasına izin vermediysek, bu kez de “hesap sorma” işinin sıradanlaştırılmasına izin vermeyeceğiz.
DHKC’nin bildirisinde geçen ve bizim 8 Şubat tarihli açıklamamızda daha anlaşılır kıldığımız Hakan Saraylıoğlu’ndan yansıyan bilgi, aşağıdaki gibidir;
“ Son olarak, Devrimci Halk Kurtuluş Cephesi’nin cezalandırdığını açıkladığı halk düşmanı Hakan SARAYLIOĞLU ‘nun itirafları sonucu, Önder Babat konusu tekrar gündeme geldi. DHKC’nin sorgulamasında pek çok konuda bilgi veya duyum aktaran SARAYLIOĞLU, Önder Babat’la ilgili olarak da bir başçavuşun iddialarını aktarmış. Buna göre, ‘İstanbul İl Jandarma Komutanlığı’nda görevli Mustafa Başçavuş, bir konuşmalarında kendisine, artık atışlarda gerçek hedef kullandıklarını, bunun için de Beyoğlu’nda MHP’li bir işadamının bürosundan silahla eğitim amaçlı birisini vurdurduğunu anlatıyor. Bu kişinin ÖNDER BABAT olduğunu söylüyor’ ”
DHKC’ nin bildirisinde Hakan Saraylıoğlu’yla ilgili bilgi bu kadardır. Biz bunu mail yolu ile Birgün gazetesine de bildirmiştik. Kaldı ki bildirmemiş de olsak, bu özensizliğe kimsenin hakkı yoktur.Katledilişini takip eden dönemde Önder Babatla ilgili haber yaptıramadığımız Birgün, bu kez, Önder’in katilinin öldürüldüğü ve konunun kapandığı izlenimini veren, temelsiz bir habere imza atmış oldu. Haberi bir an önce düzeltmek, bırakalım devrimci-demokratlığı, gazetecilik etiği gereği de bir zorunluluktur. Haberde kastedilen “yetkililer” kimdir; böyle bir bilgi yoksa (ki biz olmadığını biliyoruz) bu haber nasıl yapılmıştır? Birgün bunu açıklamalıdır.
Öncelikle belirtelim ki, devlet kaynaklı politik cinayetlerin adli vakalar gibi “Ahmet, Mehmet” biçiminde failleri olmaz. Tetiği bir takım kişiler çekiyor olsa da o cinayetlerin sorumluları, “tetikçiler”i çokça aşan boyuttadır ve genellikle tetiği çekenler de bir takım istisnalar hariç ortaya çıkmaz. Bu nedenledir ki hesap sorma anlayışı da daha kapsamlı algılanmalı; denizde damla arar gibi katil aramak yerine, hedefe sistem konmalıdır. Böylece Önder için dövüşmek de, doğruluğu bile tartışılır bir duyumla yetinmenin çok ötesine taşınmış olacaktır.
Yukarıda özenden söz ettik. Sanıyoruz ki gelişmeleri yakından takip edenler, nedenini anlamakta güçlük çekmeyecektir.
Öncelikle belirtelim ki halka karşı suç işlemiş kişilerin, sorgulanma esnasında ortaya yalan yanlış bilgi atması hiç de zayıf bir olasılık değildir. Kaldı ki verdiği bilgi adeta “suyunun suyu” bir duyumdan ibarettir. Ama biraz da DHKC’nin yansıtma şekli sebebiyle eksene oturmuş, sanki ÖNDER’in katili bulunmuş veya cezalandırılmış gibi bir kanaatin veya yanlış okumanın oluşmasını beraberinde getirmiştir. Önder’in katilleri ile ilgili bir bilginin (internetten mail atmak dışında) bizimle önceden paylaşılmamış olması da yöntem sorununun bir diğer boyutunu oluşturmaktadır.
Madem yanlış anlama veya oluşabilecek yanlış kanaatlerden söz ediyoruz. Bir düşünelim, verilen bilgi sanki Önder’in pencereden sıradan bir atışla vurulduğu izlenimini de uyandırıyor. Hakan Saraylıoğlu’nun kullandığı “Mustafa başçavuş” ifadesi, özellikle Aydınlık’ta duymaya alıştığımız ve gerçekte hiçbir anlamı olmayan, ama mühim bir istihbarat bilgisi gibi yansıtılan, bildik bir jargondur. Bunu söyleyerek Hakan Saraylıoğlu gerçekte bir şey söylemiş olmuyor . Sorun, DHKC’nin bu bilgiyi almasında değil, daha sonra yanlış anlama ve okumaların da etkisiyle oluşan sonuçtadır. Bu konuda daha özenli olunabileceğini düşünüyoruz.
Önder Babat vesilesiyle gündeme gelen, sol kamuoyunun bu yanlış okuma ve yanlış anlama özelliği, solun/devrimcilerin ciddiyeti, saygınlığı açısından da düşündürücüdür. Bizi kaygılandıran asıl boyut, Önder Babat’la ilgili asılsız haberlerin DHKC’nin bildirisinin içeriğini aşması ve adeta Önder Babat’ın hesabının sorulduğu, o sayfanın kapandığı intibaının yaratılmış olmasıdır. Yayınlarımızda da belirttiğimiz gibi, bilimsel yaklaşımı, muhakeme ve diyalektik ilişkilendirme niteliğini giderek kaybeden sol, kaybettiği şeyi bulabileceği yerde değil sistem içinde arar hale gelmiştir.
Arabesk renklerin yaşamın hemen her karesinde ağırlığını hissettirir hale geldiği günümüz koşullarında devrimcilerin kaliteye, olgunluğa her zamankinden daha çok ihtiyacı vardır. Devrimciler, temelsiz övgülere ihtiyaç duymaz. İndymedia gibi kirli ortamlar, Önder Babat gibi değerlerin konu edileceği ortamlar değildir. Devrimciler, İndymedia ortamını meşrulaştırmamalıdır. Çünkü devrimcilerin İndymedia’dan yansıyan ucuz övgülere ihtiyacı yoktur/olmamalıdır.
Önder Babat‘ın devrimciliği de Devrimci Yolculuğu da bir tesadüf değildir. O, küreselleşen emperyalist saldırının ülkemizdeki her türden izdüşümüne karşı mücadele içinde, sistemi de uzantılarını da tanımış; suç olgusunu ve suçlu-sistem ilişkisini hiçbir zaman magazin sayfalarında geçtiği gibi algılamamıştır. Bugün ona saygı, katillerine onun kavrayışı çerçevesinde bakmayı gerektiriyor.
Önderin katili devlettir; faşist rejimdir. “Tetikçiler” açığa çıksa dahi bu durum değişmez ve hesabı sorulmuş olmaz. Biz, onun hesabını sorma yolunda hedefimize sistemi koyduk. Ona sözümüz var; gözlerindeki aydınlığı, beynindeki ufku, yüreğindeki sevgiyi yaşama içerecek; düşlerindeki özgürlüğü gerçek kılana dek ayakta duracağız.
12 Şubat 2006